Yeni eğitim-öğretim yılının açılmasına günler kala son derece önemli bir konuda iki kelam etmek istedim.
Okullardaki suç oranı bu yıl yüzde 11 oranında artış göstermiş. Gün geçmiyor ki, haber bültenlerine, gazete sayfalarına gençlerin başrolde olduğu bir şiddet olayı, kavga, gürültü yansımasın. Kız öğrencilerin bile okul koridorlarını, parkları kickboks ringine çevirdiği görüntüler, gelecek adına hepimizi endişelendiriyor.
Bir de Tik Tok tehlikesi var ki, öğrencilerin adeta aklını alıyor. O mecrada takipçi sayısını artırmak isteyen ergenler, öğretmenlerine hakaret ediyor, onları zor duruma düşürüyor, arkadaşlarını dövüp, işkence ederek Tik Tok fenomeni (!) olmaya çabalıyorlar.
Bu büyük tehlikeyi tetikleyen unsurlardan biri de sorumsuzca yayınlanan sözde gençlik dizileri. Hemen hepsinde lise zorbalığı başrolde. Star'da yayınlanan Duy Beni adlı dizi bu yönde büyük şikayet alıyor. FOX'un dizisi Tozlu Yaka'yı ise öğretmenler ve ebeveynler "dehşetle" izliyor. Bir mafya babasının coğrafya öğretmenliğine soyunduğu Show TV'deki Gelsin Hayat Bildiği Gibi'yi ise saymıyorum bile... Tabii ki diziler kendilerini izletebilmek için çeşitli "aksiyonları" senaryolarına dahil edeceklerdir. Ama lise ile şiddetin adının sürekli birlikte anılması, gençliğin adeta kavga, kumpas ve riyadan ibaret olduğunun savunulması, öz güven ile saygısızlığın sürekli birbirine karıştırılması ve en kötüsü de şiddetin sıradanlaştırılması asla kabul edilemez.
Gençlerin damarlarındaki "deli kan"dan bir puan fazla reyting damıtmak, vampirlikten başka bir şey değil.
Kazalara nasıl müdahale edilir?
Hafta sonu Güneydoğu'dan gelen iki kaza haberi ciğerimizi dağladı. Mardin ve Gaziantep'te meydana gelen birbirine çok benzer iki kazada 35 kişi hayatını kaybetti ve onlarca kişi de yaralandı.
Gaziantep'te bir kamyon, Mardin'de ise bir TIR, daha önce meydana gelen kazaya müdahale edenlerin arasına daldı ve adeta birer katliama neden oldu.
Allah kaybettiğimiz insanlarımıza rahmet, yaralılara acil şifa versin. Ama bu iki kazanın da bize vermesi gereken büyük bir ders var: Biz kazalara müdahale etmeyi bilmiyoruz. İkinci kazalarda ölenlerin büyük çoğunluğu ilk kazaya müdahale eden kazazede yakınları ve yardım ekipleri. Oysa yardım ve müdahale sırasında ilk kural güvenliktir. Polis ya da jandarma yolun güvenliğini sağlamadan kazalara müdahale etmek, yeni faciaları da beraberinde getirir. Bizim bu kuralı hatırlamamız için ne yazık ki onlarca vatandaşımız canlarını feda etmek zorunda kaldı.
Giovanni Genova...
Türk sineması ve tiyatrosu geçen hafta çok büyük bir değerini daha yitirdi. Civan Canova da sahnesini bulutların üzerine taşıdı.
Eskilerin deyimiyle "Karakter oyuncusu" denilince aklıma gelen ilk üç oyuncudan biriydi Cihan Canova. Vefat haberini alınca hemen arşivimi karıştırmaya başladım. Bugüne kadar onunla ilgili hepsi övgü içeren beş yazı kaleme almışım bu köşede. 72'nci Koğuş filmindeki muhteşem performansının ardından ise 3 Mart 2011 tarihinde şöyle yazmışım:
"Ve Civan Canova... Yine mükemmel, yine kusursuz... Eğer Türkiye'de değil de İtalya'da doğup, büyümüş olsaydı, şimdi ondan '5 Oscar ödüllü ünlü İtalyan oyuncu Giovanni Genova' diye bahsediyor olacaktık..."
Neyse ki yaşarken hakkını vermişim. Allah gani gani rahmet eylesin...
Gaf kürsüsü
Erman Toroğlu, A Spor'daki Deniz Satar İle Hafta Sonu programında bir taksicinin kendini tanımayıp "O..... çocuğu" diye küfrettiği anısını anlattıktan sonra ekledi: "Meğer beni değil, Ahmet Çakar'ı kastediyormuş!.."
Zap'tiye
Bağış, okul aile birliğine yardım, kırtasiye giderleri adı altında toplanan yasa dışı paralar vatandaşı bezdirdi. Deli olan veli isyanda: "Okul kaydı derken hayatım kaydı..."
Ne demiş?
Gaziantep'teki katliam gibi kazada babasını yitiren küçük kızın tabuta sarılarak söyledikleri yürekleri dağladı: "Sen beni çok güzel severdin baba. Kimse senin gibi sevemez. Ben artık büyümek istemiyorum."