TÜMBİFED'in (Tüm Bürokratlar ve İşadamları) Akademi Kültür ve Bilim Ödülleri gecesinde uzun uzun sohbet ettiğim sevgili ağabeyim Orhan Gencebay ve değerli eşi Sevim Emre ile muhabbetimizden iki bomba haber çıktı.
İlk müjde Orhan Baba'yı özleyenlere: Gencebay, yeni teklisini seslendirmek için önümüzdeki hafta stüdyoya giriyor. Siz benim "tekli" dediğime bakmayın. Albümde sözü ve bestesi Orhan Gencebay'a ait 5 tane sıfır kilometre şarkı yer alıyor.
İkincisi ise bir televizyon yazarı olarak beni "Nasıl olur da haberim olmaz?" diye utandıran bir gelişme. Meğer çiftin çocukları Gökhan Gencebay usta bir dizi oyuncusu olup çıkmış da benim haberim olmamış. Önce Nöbet'te oynayan Gökhan, TRT 1'in dizisi Barbaroslar: Akdeniz'in Kılıcı dizisindeki "Bülbül" karakteriyle sezon boyu döktürmüş. Yakışıklılığı, Yunan heykellerine taş çıkartan müthiş vücudu ve özellikle de aksiyon sahnelerindeki yeteneğiyle göz dolduran Gökhan Gencebay'ın yer aldığı sahneleri arşivden çıkartıp, izledim. "Bir yıldız doğuyor" diyeceğim ama yıldız zaten çoktan göğe asılmış da benim ruhum duymamış.



Bazen tonla haber, insanın yanındaki koltuğa düşüyor işte... Diyeceğim o ki, gazeteci olarak şanslı gecemdeymişim...
Bu arada TÜMBİFED yine zor olanı başardı. Bütün yeteneklerine rağmen göz ardı edilen, gölgede kalan ne kadar bilim adamı, bürokrat, amatör sporcu ve sivil toplum örgütü varsa, hepsini ödülle onurlandırdı, motive etti. Gecede Yaşam Boyu Meslek Onur Ödülü alan sevgili Orhan Gencebay ağabeyim, 3 saatlik töreni başından sonuna kadar dikkatle takip edip, özel notlar aldıktan sonra "Sevgili Yüksel, iyi ki beni buraya davet etmişsin" dedi. Bu cümle, gecede nasibime düşen Yılın Televizyon Eleştirmeni Ödülü kadar değerliydi...

En kanlı final
Son zamanlarda izlediğim en kanlı final atv'nin dizisi Hakim'den geldi. Diziye nokta koyan son sahnede neredeyse tüm baş karakterler öldürüldü.
Bir hakimin, çocuğunu mafyadan kurtarabilmek için ilkelerini ve adalet duygusunu bir yana bırakarak bambaşka bir insana dönüşmesini anlatan Hakim'in finalinde Hakim Ömer Arif ve oğlu Ozan, Azem ile oğlu Metehan, ayrıca Celayir ve Pusat, çıkan çatışmada kanlar içinde yere serildi.
Benim garibime giden ise hep hukukun üstünlüğünün vurgulanmaya çalışıldığı bir dizide adaletin finalde kurşunlarla sağlanmasıydı.

Seksenler'in ardından
TRT 1'in kült dizisi Seksenler bu kez ilelebet ekranlara veda etti.
Ne yalan söyleyeyim; sevgili dostum, okul arkadaşım Rasim Öztekin'in vefatından sonra diziyi seyretmek içimden gelmemişti. Çünkü her sahne onu hatırlatıyor, doldurulamayan boşluğu bir hüzün huzmesi gibi ekrandan odama düşüyordu. Zaten ekibin de neşesi kaçmış gibi görünüyordu.
Ama bütün bunlar Seksenler'in yıllardır hayatımıza kattığı güzelliklere engel değil. Birol Güven benim de kişiliğimin geliştiği o gençlik yıllarını aktarmak için hayat kitabının tam orta yerinden konuştu. 12 Eylül'ün değiştirdiği hayatları, daima insan süzgecinden geçirerek bizlere sundu. Buna kendilerini tamamen hikayeye ait hisseden ve hissettiren muhteşem oyuncu kadrosunun performansı da eklenince ortaya bir televizyon klasiği çıktı.
Eminim ileride aklımıza Seksenler geldiğinde "Şimdilerde böylesini yapmıyorlar" diye iç geçireceğiz...

Gaf kürsüsü
Profesör Celal Şengör "Roma mı, Osmanlı mı?" sorusuna "Tabii ki Roma. Osmanlı Türklüğün dibidir" diye yanıt verince büyük tepki topladı.

Zap'tiye
Seren Serengil de genç kalmak için kendine sünnet derisi enjekte ettiriyormuş. İster misiniz sünnet sezonunda estetikçiler kamyonetle mahalle aralarında dolaşıp, megafonla "Sünnet derilerinizi bize bağışlayın" diye bağırsın?

Ne demiş?
"Korku, erken büyümek zorunda kalan herkesin yoldaşıdır." (TRT Belgesel kanalındaki Tarihin Efsaneleri'nde Terken Hatun'un sözü) (Harezim Şah'ın karısı Terken Hatun, Cengiz Han'ın eline düşmesinler diye torunlarını öldürtmüştü)