Atv'nin kısa sürede zirveye çıkan dizisi Hakim'i bu sütunlarda ilk kez yazarken "Kadrosunda Samanyolu galaksisinden daha fazla yıldız barındırıyor" demiştim. Öyle ya, Erdal Beşikçioğlu, Uğur Yücel ve Yurdaer Okur'u aynı dizide bir arada izlemeyi kim hayal edebilirdi ki?..
Bu üçlünün yer aldığı sahneler adeta birer oyunculuk resitali gibi. Al konservatuvarlarda ders olarak okut, o kadar yani... Erdal Beşikçioğlu; mesleği, vicdanı ve evlat sevgisi arasında sıkışan bir hakim olan Ömer Arif Derman'ın ruh halini muhteşem bir gerçekçilikle ekrana taşıyor. Uğur Yücel'i anlatmaya zaten gerek yok. Bir lehçe, bir oyuncuya bu kadar mı oturur? Doğulu mafya babası Cevdet rolünü bir kez daha balıkadam giysisi gibi üzerine ikinci bir deri yapmış, helal olsun... Yurdaer Okur ise bir kez daha cümle izleyiciyi kendinden nefret ettirmeye hazır görünüyor. Evladının intikamını almak için dünyayı yakmaya hazır bir mafya lideri olan Azem rolünde yine 'en iyi kötü adam' olmaya aday.
Ben diziyi izlerken aralarında bir seçim yapamadım. Peki sizin favoriniz hangisi?
Bu arada genç oyuncu Fatih Berk Şahin'i unuttuğumu sanmayın. İsminin yanına uğurlu tik'imi çoktan attım bile. Ayrıca komik kadın tiplemelerinde izlemeye alıştığımız Hasibe Eren'i belalı bir karakter olan hanım ağa rolünde izlemek de çok keyifli.
Dedim ya, kadro ışıltılı bir yıldızlar topluluğu gibi. Güneş gözlüğü olmadan izlemek, gözlerinize zarar verebilir!..
Çukur'a yuvarlanan Üç Kuruş
Show TV'nin sezon başında büyük bir iddiayla ekrana sürdüğü ve "Çukur'un yerini alacak" denilen dizisi Üç Kuruş, erken final kararı aldı. Bana göre çok bile dayandı. İşte dizinin ekranla tanıştığı hafta 2 Kasım tarihinde bu köşede 'Üç Kuruş'luk Çukur' başlığı altında yazdığım yazıdan bölümler:
Show TV'nin yeni dizisi Üç Kuruş, Çukur'un dümen suyuna kapılmış gibi görünüyor. Yine bir mahalle öyküsü. Bu kez Roman vatandaşların yaşadığı bir yer. Kullanılan mekanların birçoğu da Çukur'da daha önce gördüğümüz yerler, (Saz heyetinin çaldığı iskele, Balat sokakları vs.) hatta türküler (Bir Anadan Doğan Yolcu) bile aynı. Dizinin pazartesi gecesi yayına verilmesi de eski Çukur izleyicilerine sarkıtılan bir olta gibi. Aynı yapım şirketi tarafından aynı reji diliyle çekilmesi de bu kasıtlı benzeşmeyi artırıyor.
Çukur'daki Meke ile İdris Baba, edindikleri müthiş tecrübe nedeniyle olsa gerek bu kez polis olmuşlar. Medet hidayete ermiş, imana gelmiş, dudağından dua eksik olmayan, mahallenin fahri din adamına dönüşmüş. Medet'in sevgilisi Cennet, doktor çıkmış, Adli Tıp'ta iş bulmuş. Üç noktalı, iki şapkalı Çukur alametinin yerini de avuç içine bıçakla kazınan ÇP harfleri almış. Anlamı da Çingene P.çi imiş, tövbe estağfurullah.
Diğer taraftan, verdiği bazı olumlu mesajlara rağmen dizide Romanların hep kanun dışı işlerle ilgilendiği, neredeyse tüm kötülüklerin kaynağı gibi gösterilmesi, hem Romanlardan, hem de her türlü ayrımcılığa karşı çıkanlardan çokça tepki göreceğe benziyor. Bence dizinin geleceğini bu tepkiler belirleyecek."
Benimki kehanet değil. Sadece 42 yıllık gazeteci refleksinin yarattığı bir öngörü. Özetle; bilindik bir söz, bu kez de bir televizyon dizisinde vücut buldu: "Taklitler, sadece asıllarını yaşatır.."
Şeref kürsüsü
Esenler Namık Kemal Mahallesi Muhtarı Yusuf Aslan, mahallesindeki bir sokak kedisine fakirlik belgesi çıkararak mama alabilmek için Esenler Kaymakamlığı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı'na müracaat etti.
Zap'tiye
Galatasaray'da oyunun son dakikalarında kurtarıcı olarak Arda Turan giriyor. Fenerbahçe'de ise aynı dakikada ondan 18 yaş küçük Arda Güler oyuna alınıyor. İşte derbinin özeti...
Ne demiş?
"Eşim bana böbreğini vermek için hastaneye geldi. Kimi karısını öldürmeye çalışır, kimi yaşatmaya..." (Atv'nin Hafta Sonu Kahvaltı Haberleri'ne yazan bir izleyicinin anlamlı mesajı)