Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, son birkaç ayda isminden en fazla söz edilen dünya lideri oldu. Hani dünya neredeyse Putin'le yatıp Putin'le kalkıyor. Arşivimi karıştırırken onunla ilgili son derece ilginç bir yazıma denk geldim. Bundan 15 yıl önce Vatan Gazetesi'ndeki köşemde "Kim bu Beşinci Putin?" başlığıyla bakın neler yazmışım...
"Tarih: 16 Temmuz Cumartesi... Saat: 23.00 suları... Yer: TRT 2 ekranları... Haberleri okuyan spiker, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Rusya Federasyonu'na gideceği ve Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşeceği haberini verirken şöyle dedi: 'Başbakan Erdoğan, Soçi'de Beşinci Putin ile yazlığında görüşecek...' Rusya'da devrimden önce çarların isimlerinin önüne gelen rakamları biliyorduk da, bu Beşinci Putin de ne oluyordu ki? Acaba glasnost, sonunda gelip Çarlık Rusyası özlemine kadar mı dayanmıştı? Ben bunları düşünürken, spiker bir kez daha 'Beşinci Putin' demez mi?.. Düşündüm, düşündüm, nedenini bulamadım... Ta ki yıllar önce bir arkadaşımın anlattığı hikayeyi anımsayana kadar:
1980 öncesinde siyasi içerikli kitapların ev ev dolaşılıp toplandığı ve imha edildiği günlerden birinde, bir manga asker arama yapar. Erlerden biri, elinde bir kitapla heyecanla dışarı çıkar:
- Komutanım bir kitap buldum.
- Ne kitabı?
- Altıncı Lenin komutanım. (Vladimir İlyiç Lenin'in ilk iki adı kısaltılmış halde VI. olarak kapakta yer almaktadır)
- Ulan biriyle uğraşamıyoruz, altıncısı çıktı karşımıza...
Sanırım bizim spiker de Vladimir Putin'in ilk adının kısaltmasını "Beşinci" olarak okumuştu!"
15 yıl önce o spiker fahiş bir okuma hatası mı yaptı, yoksa yeniden SSCB'yi kurma hayaline kapılan Putin'in Çarlık hevesini o günden mi gördü bilemedim... Dünya bir tanesi ile başa çıkamazken, Allah hepimizi beşincisinden korusun!
Felaket tellallığını bırakın
Geçen hafta herkes İstanbul için öne sürülen deprem kehanetini konuştu. İslam düşünürü El Serhendi Efendi'nin (İmam Rabbani) 1500'lü yılların başında yazdığı rivayet edilen bir eserde 27 Mart 2022'de İstanbul'da büyük bir deprem yaşanacağı ve yüz binlerce kişinin öleceğinin yazılması üzerine pek çok kişi büyük bir korkuya kapıldı.
Öncelikle şunu söyleyeyim: İki ayrı aktif deprem fayı üzerine kurulu bir şehirde "Deprem olacak" demek bir kehanet sayılmaz. Ama 500 yıl öncesinden neredeyse tarih ve saat vererek bunu öngörmenin imkanı yok.
Beni asıl düşündüren, medyamızın bu safsata üzerinde reyting ve tiraj kaygısıyla tepinip durması, bu yolla halkı paniğe sevk etmesi. Örneğin, perşembe akşamı Beyaz TV'yi açanlar kocaman bir alt yazıyla karşılaştılar: "Pazar günü İstanbul'da deprem mi olacak?.." Konudan haberdar olmayanların bu yazıyı görünce yaşayacağı korkuyu hayal edebiliyor musunuz? Koca koca akademisyenler 500 yıl önce yazılıp yazılmadığı bile hâlâ tartışmalı olan bir kaynağı esas alarak bugün itibariyle İstanbul'un yerle bir olup olmayacağını tartışıyorlardı. Hatta o eserde İstanbul'un nüfusunun 17 milyona ulaştığı günlerde yaşanacak depremin 2 milyon 900 bin insanın hayatına mal olacağı da kesin bir dille (!) izleyiciye aktarılıyordu. Hatta onunla da yetinmediler. Yine benzer kehanetlerin ekseninde üçüncü dünya savaşının Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin yüzünden 2023 yılında bölgemizde çıkacağı ve 2030 yılına kadar süreceği de iddia edildi.
Yahu zaten hayatımız giderek zorlaşıyor. Bir de hurafe ve safsatalarla halkı germenin ne lüzumu var?..
Ne demiş?
Değerli okurumuz Murat Aydın not etmiş: Bloomberg TV'deki Ekonomik Görünüm programında gazeteci Ege Cansen'den ilginç bir cümle: "Amerika herkesi dolarla hamile bıraktı..."
Gaf'let kürsüsü
CNN International kanalındaki tartışma programında gazeteci Julie Loffe "Sarin gazı Suriye'de Müslümanlara kullanılıyordu ama ya Avrupa'da kullanılırsa?" deyiverdi.
Zap'tiye
Kanser olmuş çınarları tedavi etmek yerine kesen zihniyetin bir gün sağlık bakanlığı koltuğuna oturacağını düşünebiliyor musunuz?