Televizyon sektöründe son zamanlarda kendilerine taraftar bulan görüşlerden biri de A ve AB grubu izleyicilerin Netflix gibi dijital platformlara kaydığı, artık ekranda kaliteli işlerin tutmayacağı yönünde.
Evet, belli bir kitlenin taleplerini artık dijital platformlarda karşıladığı kaçınılmaz bir gerçek. Ama genel izleyici kitlesi içindeki yerleri hâlâ önemsiz sayılabilecek bir düzeyde. Eğer sektöre yön verenler "Nasıl olsa kaliteli iş bekleyen izleyici dijital platformlara kaçtı" diyerek, ekrana kalitesiz, özensiz, savsak yapımlar getirirlerse öncelikle bindikleri dalı kesmiş olurlar. Zira genel izleyicinin de sosyal statüsü yukarıya doğru ivmelendi. Onlar da beklenti düzeylerini, öncelikli taleplerini geliştirdiler. Bu arada eğitim ve gelir düzeyi yüksek kesimi simgeleyen A ve AB grubunun da içinin hakkıyla doldurulmadığı kanaatindeyim. Bir şekilde üniversite diploması edinmiş, baba parasıyla evine mikrodalga fırın alabilmiş kişilerin 'kültürel yetkinlikleri ve tercihleri' de bana göre tartışmaya açık.
Diyeceğim o ki, bizim memlekette A, AB, C harfleri sadece alfabedeki harfleri temsil ediyor.
Çekirdek aileyi nasıl çitledik?
Müge Anlı ve izleyicileri inanılmaz bir haftayı geride bıraktı. Programdaki olaylar gerçekten de şapka uçurtacak cinstendi.
Kayınvalidesini kaçırıp babasıyla evlendirmeye kalkan gelinin hikayesi, benim diyen mizah yazarlarına taş çıkartacak cinstendi. Tam onu hazmetmeye çalışırken bu kez, kızıyla anlaşamayan damadıyla beraber yaşamaya başlayan kayınvalideyi tanıdık. Aldatılan kayınpeder ise damadını eşinin parasını yemekle suçladı. Bu arada damadın, kayınpederine "Sen benim karımı gönder, ben de senin karını göndereyim" dediği iddia edildi.
Okuyunca sizin de mideniz bulandı değil mi? Ama kimse bunları ekrana getirdiği için Müge'yi eleştirmeye kalkmasın. O sadece fotoğraf çekiyor. İçimiz almasa da memleketteki ahlak erozyonunu görmek zorundayız.
Peki biz çekirdek aileyi ne zaman bu hale getirdik? Nasıl bu kadar yoldan çıktık?
Çekirdek sevdasının bu kadarı...
Haber bültenlerindeki inanılmaz görüntüleri izlediniz mi bilmiyorum. Ankara'da bir adam, alacağı yüzünden arası bozuk olan kuzenini taksi durağında sıkıştırıyor. Elindeki pompalı tüfekle tam 7 el ateş ediyor. Bu sırada bir kişi ağır yaralanıyor.
Buraya kadar her şey normal sayılabilir. (Şu 'normal'imize bakar mısınız?) Benim dikkatimi çeken ise üzerine kurşun yağan şoförlerden birinin siper alırken aynı zamanda sehpanın üzerinde duran çekirdekleri çitlemeye devam etmesiydi. Şu çekirdek tutkusunu düşünebiliyor musunuz? Saçmaların isabet etmesi an meselesiyken adamın tek derdi bir tane daha çekirdek yiyebilmek..
Ben kuruyemiş firmalarının yerinde olsam bu görüntünün telifini öder, reklamlarımda kullanırdım.
Genç kocanın acınacak Hal'i
TRT Belgesel kanalında son derece özgün bir yapım var. Adı, Şehrin Görünmeyen Yüzü... 18 milyonluk metropol İstanbul'un orta yerinde neredeyse hiçbirimizin farkında olmadığı yaşamları konu ediniyor.
Bu hafta Bayrampaşa Sebze Hali'nde, çoğumuzun uykuda olduğu saatlerde neler yaşandığını anlattılar. Benim en çok ilgimi çeken ise hamile eşi kızılcık meyvesi aşeren genç baba adayı Hakan'ın çabasıydı. Gecenin 03.00'ünde koskoca hal yerleşkesini bir baştan bir başa dolaştı. Gelin görün ki kan ter içinde kalmasına rağmen kızılcık bulamadı. Sonunda telefonla görüştüğü eşini yaban mersinine ikna etti...
Allah, eşi aşeren tüm baba adaylarının yardımcısı olsun.
Gaf'let kürsüsü
13 yaşındaki bir çocuğa cinsel istismarda bulunduğu için 10 yıl 1 ay hapse mahkum edilen Ciciş Kardeşler'den Esra Ersoy'un, savunmasında ne dese beğenirsiniz? "Hiç de 13 yaşında görünmüyordu..."
Zap'tiye
Unkapanı Köprüsü bir hafta içinde üçüncü kez bağlantı noktalarından ayrıldı. Son günlerde sıkça yaşanan kriminal olaylara isyan edip, "Beyoğlu'nun iki yakası artık bir araya gelmez" mi demek istiyor acaba?
Ne demiş?
"Müge'ciğim bu sabah bir danamız oldu. Senin adını koyduk. Seni çok seviyoruz..." (Müge Anlı'ya gelen bir izleyici mesajı)