Gerektiğinde savaşın da en şereflisini yaparız, barışın da... Bunu bir kez daha Antalya'da kanıtladık. Türkiye'nin dünya barışı adına ne denli önemli bir ülke olduğu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ne kadar doğru bir diplomatik strateji yürüttüğü geçen hafta tüm açıklığıyla ortaya çıktı. Dünya liderleri Erdoğan ile görüşmek için kapımızda kuyruk oldu. Eğer Rusya ile Ukrayna arasındaki barışın ilk umut verici ışıklarının görüldüğü Antalya görüşmeleri sonucunda Üçüncü Dünya Savaşı önlenmiş olursa, Cumhurbaşkanı Erdoğan bu yıl Nobel Barış Ödülü'nün en güçlü adayı olur.
Bu arada 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana Atatürk'ün diplomasi düsturu "Yurtta sulh, cihanda sulh" cümlesini insanlar gönüllerince söyleyemez oldular. Malum, yönetime el koymaya hazırlanan FETÖ'cüler kendilerine Yurtta Sulh Konseyi adını vermişlerdi. O günden beri insanlarımız bunu söylemeye korkar oldular. Aynı etkiyi cuma günü CNN Türk'e konuk olan Mustafa Sarıgül'ün konuşmasında da gördüm. Sarıgül, "Yurtta sulh..." diye başladığı cümlesini "Yurtta barış, dünyada barış" diye düzeltme ihtiyacı hissetti.
Ama ben hiçbir hainin, Atatürk söylemlerine gölge düşüremeyeceğine inanarak tüm gücümle haykırıyorum: "Yurtta sulh, cihanda sulh!.."
En korkunç dizi: Adı Adalet (!)
Daha dün bu köşede atv'nin dizisi Adı Sevgi'yi eksen alarak bu coğrafyada kadın olarak yaşamanın zorluklarından, adalet terazisinde kadınların hafif kalmasından, zorla evlendirilen çocukların zincirleme bir etkiyle nasıl toplumun tamamını kapsayan bir kabusa dönüştüğünden söz etmiştim. Aynı gün Yargıtay, Hatice Kaçmaz davasındaki itirazı değerlendirip, kararını verdi.
Hatice Kaçmaz kim mi? Bir TRT sanatçısı. TRT Müzik kanalında söylediği yanık türküleri çokça dinlemişliğim var. Eski eşinden bir çocuk sahibi olan Hatice Kaçmaz'a bir adam musallat olmuş, "İlle de benimle evleneceksin" diye. Kadın, evladının üvey baba ile büyümesini istemediği için teklifi reddetmiş. Adam, "Parka gel konuşalım" demiş. Kadın yanına gider gitmez onu 23 yerinden bıçaklayıp öldürmüş. Yerel mahkeme ağırlaştırılmış müebbet yerine sadece müebbet hapis verince avukat, davayı Yargıtay'a taşımış. Yargıtay da yerel mahkemenin kararına uymuş. Yani hükmü değiştirmemiş. Adamın 15 yıl içinde yine dışarı çıkması kuvvetle muhtemel. Kararın gerekçesi neymiş biliyor musunuz? "Hatice Kaçmaz, o adamla evlenseydi, ölmeyecekti. Cinayet planlayarak değil, aşırı kıskançlıktan kaynaklanmıştır." Hafifletici nedenlere bakar mısınız? Katil, cebinde bıçakla kadını parka götürecek ve bu cinayet planlı olmayacak, öyle mi? Daha da vahimi, "Evlenseydi ölmeyecekti" cümlesi. Yani bu ülkenin kadınları hayatta kalmak için sevmedikleri, karakterinden şüphe duydukları, evlatlarını gönül rahatlığıyla emanet edemeyecekleri bir adamla evlenmeli, öyle mi? Bu arada katilin daha önce kardeşini yine bıçakla öldürüp, hafifletici nedenlerle 13 yıl yattıktan sonra çıktığını da ekleyeyim...
'Adı Sevgi' dizisi haftada bir gün. 'Adı Adalet' dizisi ise her gün. Yüreğiniz elveriyorsa izleyin...
Takanı-takmayanı kafaya takmak
Kayseri'de arkadaşının düğününde ona çeyrek altın takan kişi, kendi düğününde aynı arkadaşı altın takmadığı için mahkemeye başvurmuş. Mahkeme de çeyrek altın takmayan adama bu tutardaki parayı borç kaydedip, hacizle tahsil edilmesine hükmetmiş.
Yahu düğünde takılan altın bir hediyedir. Yani verenin gönlüyle ilgilidir, zorunluluk içermez. Bir geleneği, hukuk yoluyla zorunluluğa dönüştürmek de neyin nesi? Nerede hoşgörü?..
Şeref kürsüsü
Rusya'nın ulusal kanallarından Kanal 1'deki haber bülteni sırasında Marina Orsikonova adlı çalışan, elinde "Savaşa hayır. Propagandaya inanmayın, size yalan söylüyorlar" yazan pankartla sunucunun arkasına geçerek protestoda bulundu.
Zap'tiye
Ekonomik ambargo sonucunda Rusya'da bir hamburgerin karaborsada 300 liraya satılmasına tepki gösteren vatandaşlar kendilerini McDonald's şubelerinin kapısına zincirlemeye başladı. ABD, Rusya'yı çoktan işgal etmiş ama Rusların haber yok!
Ne demiş?
"Bizde bir adet vardır: Takana biz de takarız..." (atv muhabiri, düğünlerde takı geleneğiyle ilgili haberin anonsunu yaparken)