Bana sorarsanız hepsi... Tarihi diziler furyası, neslimizdeki gerçek kahramanları yeniden tanımamızı, anlamamızı sağladı. Muhteşem Yüzyıl ile başlayan ekrandaki tarih serüvenimiz Diriliş: Ertuğrul, Kuruluş: Osman, Payitaht: Abdülhamid, Barbaroslar: Akdeniz'in Kılıcı, Alparslan: Büyük Selçuklu ve Destan ile devam etti.
Peki bu kahramanları canlandıran oyuncuların performansları arasında sizi en çok hangisi etkiledi? Hangi oyuncu rolünün hakkını tam olarak verdi, sizi kahraman olduğuna yürekten inandırdı? Karar vermenize yardımcı olmak için naçizane kişisel yorumumu buraya iliştireceğim. Ama son karar sizin tabii ki...
HALİT ERGENÇ: (Muhteşem Yüzyıl) Başlarda çok yalpaladı. Rolünün içine girebilmek için bir hayli zorlandı. Seyirci de daha önce hep 'romantik salon erkeği' olarak görmeye alıştığı Ergenç'i Muhteşem Süleyman kalıbına sokmakta güçlük yaşadı. Ama Halit Ergenç her hafta çıtayı daha yükseğe koyarak, imkansızı gerçekleştirdi. Başarısıyla, kendisinden sonra geleceklerin de önünü açtı, cesaret aşıladı.
ENGİN ALTAN DÜZYATAN: (Diriliş. Ertuğrul-Barbaroslar) Diriliş: Ertuğrul'da tek kelime ile kusursuz bir oyunculuk performansı ortaya koydu. Ertuğrul Gazi olduğuna herkesi, hepimizi inandırmakta hiç güçlük çekmedi. Ancak kısa süre sonra bu kez Barbaros olarak karşımıza çıkınca inandırıcılık katsayısı azaldı. Buna dizinin zikzak çizen senaryo hataları da eklenince Düzyatan kredisini çabucak tüketmiş oldu.
ÖZÇİVİT: (Kuruluş: Osman) Karayağız ve hafiften çekik gözlü görüntüsü, tarihi bir Türk kahramanını canlandırması yolunda maça 1-0 önde çıkmasını sağlayan etkendi. Aynı yapım şirketinin Diriliş'ten sonraki ikinci icraatında çok daha fazla tecrübe sahibi olması da Özçivit'e yardımcı oldu. Akrobatik yetenekleri ve sporcu kişiliği de aksiyon sahnelerinde ona büyük avantaj sağladı.
BÜLENT İNAL: (Payitaht: Abdülhamid) Kahraman karakterlerini canlandıranlar arasında belki de işi en zor olandı. Çünkü Sultan Abdülhamid, seyirciyi etkileyecek efordan mahrum, ağır, oturaklı, tumturaklı bir padişahtı. Aksiyondan ziyade; sözleri, tavrı ve duruşu ile izleyiciyi etkilemesi gerekiyordu. Bülent İnal bazen senaryo gereği, bazen de reji direktifleri yüzünden fazla hamasi ve donuk görünmesine rağmen işin üstesinden gelmeyi başardı.
BARIŞ ARDUÇ: (Alparslan: Büyük Selçuklu) Daha önce canlandırdığı romantik komedi tiplerinin ardından Barış Arduç da 'deplasmanda' gibi görünme handikapı ile karşı karşıya kaldı. Beklendiği gibi romantik sahnelerde zorlanmadı ama Alparslan'ın taviz vermez, sert duruşunu ortaya koyması gereken sahnelerde pek tatmin edici görünmedi. Yine de belli bir çizginin altına düşmedi.
EDİP TEPELİ-EBRU ŞAHİN: (Destan) Hem kahraman gibi görüneceksin, hem kolun tutmayacak, ayağın sekecek... Bu rolün üstesinden gelmek için sağlam bir oyunculuk kumaşına ihtiyaç vardı. Bana göre Edip Tepeli bu iş için bulunmaz Hint kumaşıydı. Fiziksel engellerinin üzerinden atlamasını sağlayan o sağlam karakteri ve güçlü iradeyi harika canlandırdı. Bu arada dizinin bir diğer kahramanı, Akkız'ın da hakkını teslim etmek gerek. Bir bebeği emzirip büyüten kurt gibi, Batuga'nın elinden tutup, hem onu iktidara taşımak hem de birikmiş intikamını almak için yola çıkmış kadın kahramanı harika oynadı. Özellikle aksiyon sahnelerinde parmak ısırttı.
Aslında bu yazıyı kaleme almak beni nasıl mutlu etti anlatamam... Neden mi? Başkaları gibi sanal kahramanların (Superman, Batman, Örümcek Adam, Hulk, Kaptan Amerika vs.) peşinden sürüklenen kurak bir iklimde değil, her santimetrekaresinden gerçek kahramanların fışkırdığı bereketli bir coğrafyada doğup büyüdüğüm için...
Gaf kürsüsü
İki üniversitede birden okuyan Betül kızımız, Atv'deki Milyoner'de, Roma İmparatorluğu'nun başkentini seyircilere sormasın mı?
Zap'tiye
Hükümeti zora düşürmek için "Kur dalgalanmaları"ndan medet umanlar, "Kur tsunamisinin" altında kaldı!..
Ne demiş?
"Keskin feraset, keramete nal toplatır" (Atv'nin merakla beklenen yeni dizisi Yalnız Kurt'un fragmanından)