Sağlık çalışanlarımız için pandemi döneminde pek çok övgü yazısı yazdım. Ama hiçbiri Kovid yüzünden yoğun bakım tecrübesi yaşayan okurumuz Ramazan Budaklar'ın şiirsel anlatımı kadar etkili değildi. İşte okurumuzun kaleminden yoğun bakım notları:
"Yüksel Bey, Haşmet Babaoğlu'na özenip sizinle kısa notlar paylaşmak istedim. Yoğun Bakım Notları...
■ Uzaylılar kaçırmış sanki... Flu görüntüler, etrafında sayısız melek var, üzerinde birçok el, birçok makina var, herbiri bir şeyler deniyor üzerinde. Bedenin üzerinde kontrolün yok. Bebek gibisin! Etrafında sürekli yıldız kayıyor ve kulağına gelen ufak patlama sesleri, patt, ciuv, ciuv! İşte o melekler yoğun bakım personeli, kayan yıldızlar akan serumun ışıkla yansıması, patlama sesleri de hava maskesinin içinden gelen sesler.
■ 'Oooyyy!', 'Oğlummmm!', 'Hatice'mm!', 'Yavruuum!', 'Kuzuum!' sesleri geliyor kulağına, evladını sayıklayan analar. Bir ses, bir el bekliyor, gelmeyince de hastalığın kollarına salıveriyorlar kendilerini. Kimsesizlik ve bir kenara atılmışlık hissi... En çok yaşlı anneleri mi vuruyor melun hastalık? Annelik ise tedavisi olmayan bir hastalık gibi, kendilerini hiç düşünmüyorlar!
■ Ruh bedeni terk eder diye biliyorduk insan ölünce ama bu defa bedenler ruhu terk edip gidiyor önce! Ne zaman gittin anam, babam sen? 'EX oldu' diyorlar. Dün savaşıyordun.
■ Hastasına bebek gibi bakan, etrafında dönüp duran, günde 100 çeşit ilaç ve malzeme kullanan, saatlerce çalışan o sağlık personeli... Ki lakap da taktım birkaçına; maske tak maske çıkar, hava tak hava çıkar Nazal Hemşire. Hastayı ölü gibi yıkayıp paklayan Gassal Hemşire. Hastasını iyi görünce gözleri gülen Melek Hemşire. Dinlenme zamanı geldiği halde çalışmaya devam eden, diğer hasta ve arkadaşlarının işine de koşan ismi gibi Aziz Hemşire. Bir de işini aşırı önemsediği her halinden belli, orkestra yöneticisi gibi etrafını yöneten, içimden 'Şefim' dediğim Master Chef Hemşire...
■ Düşünüp taşınıyor, alt alta topluyorsun; bunca hizmeti, hastaneleri yapanlarla, yollarını yapmayanları düşünüyorsun! Fuardan bozma sahra hastanelerini millete layık görenleri düşünüyorsun! Milleti attan indirip, eşşeğe bindirmeye çalışanların yüzüne tükürmek istiyorsun. Kovid'den bile daha tehlikeliler. Kovid bir gün geçecek ama bunlar daha uzun süre milletin bünyesinde kalacak galiba."
Niye komedi dizisi yapsınlar ki?
Geçen hafta bu köşede komedi dizisi kuraklığından söz etmiştim. Köşemize düzenli katkı veren okurlarımızdan Kemal Kozan ise kaliteli mizah arayanlar için benim atladığım bir diziyi tavsiye etmiş. Tabii biraz rötarlı olarak...
"Merhaba Yüksel Bey; 12 Aralık Pazar günü kaleme aldığınız 'Gülmeye hasret kaldık' başlıklı yazınızı okuyup da size hak vermemek elde değil, gerçekten de öyle. Ancak; birçok kişinin göremediği, bu arada sizin de atladığınız tam 19 bölümü yayınlanan bir dizi vardı aslında. Vardı diyorum çünkü bu hafta 20'nci bölümle birlikte final yaptı. TRT'de çarşamba akşamları yayınlanan Dünya Hali isimli diziden bahsediyorum. Dizi izleyenlerin en çok şikayet ettiği şeyler, bu dizide yoktu. Absürt komedi dizisi olmasına rağmen kahkaha efekti yoktu ve abartılmış ucube karakterler bulunmuyordu. Uzun uzun bakışma sahneleri, müzikle zaman geçirme taktikleri yoktu. Şiveyle güldürme çabası yoktu. Kendileriyle bile dalga geçebilecek seviyeli bir espri anlayışı ve 50-55 dakika arasında değişen bir süresi vardı. Ama bunların hiçbiri izlenmesi için yeterli gelmedi.
Şimdi hal böyleyken kimsenin, niye komedi dizisi yapılmıyor demeye ve şu anda yayınlanan dizilerden şikayet etmeye hakkı yok. İzleyicimiz bunu seviyor, yapımcılar da risk almak istemiyor. Çünkü iyiyi, güzeli yapma cesareti gösterenlerin hali ortada. Durum bundan ibaret. Saygılarımla."
Gaf kürsüsü
Meslektaşım Tansu Sarı, bu haftayı da boş geçmedi: Arka Sokaklar'da Caner adlı kötü polisi yakalayan Başkomiser Hüsnü Çoban, tabancasıyla meslektaşının alnına vuruyor. Ancak yere düşen Caner burnunu tutuyor.
Zap'tiye
Kahramanmaraş'ta bir işletme, altın tepsi içinde yaptığı baklavayı 2 buçuk milyon liraya satıyormuş. Görgüsüzlüğün 'altın çağını' yaşıyoruz!
Ne demiş?
"Çöp kutusu bulamayınca çöpünü elinde taşıyanlar bu ülkenin aydınlık yüzüdür." (İlber Ortaylı'nın sözü)