Bana göre sezonun en başarılı dizisi, Atv'nin Bir Zamanlar Çukurova'sıydı. Neden mi? Anlatayım:
Bir dizi düşünün ki, başrol oyuncuları teker teker ayrılsın... En önemli 6 karakter şu veya bu nedenle diziye veda etsin. Başka bir yapım olsa, iki haftada çöker, bir daha toparlanamaz ve kaçınılmaz vedaya doğru sürüklenirdi. Ama Çukurova'yı öldüremeyen her veda biraz daha güçlendirdi sanki. Dizi, her ayrılıkta biraz daha ivmelendi. İzleyici, kaybettiği karakterin yasını tutmaya bile fırsat bulamadan yenisine sevdalandı.
Bunda türlü zorluklara, sürtüşmelere, ego çatışmalarına rağmen her daim başını dik tutup 'işine bakan' yapım ve reji ekibiyle birlikte, muazzam bir yaratıcılık sınavı veren senaryo yazarlarının da büyük rolü vardı kuşkusuz. Dizide aksiyon ve heyecanın azalmasına bir an bile izin vermediler. Cinayetler, suikastlar, komplolar, kazalar, ayak kaydırmalar, çocuk kaçırmalar, iftiralar birbirini kovalayıp, adeta seyirciye nefes aldırmadı. En tıkandıkları yerde uçak düşürdüler yahu, uçak! Öyle ki, Adana Devlet Hastanesi 1974 ile 1979 arasında sadece bizim diziye çalıştı desem yeridir hani... Olmadı, haramileri saldılar çiftliktekilerin üzerine, o kadar diyeyim...
Atv'ci dostlarımla konuştum. Diziden son derece memnunlar. "Girençıkan oyuncular yapımcının sorunu, biz ortaya konulan işten son derece memnunuz" diyorlar. Yani gelecek sezon da nefessiz kalmamak için oksijen tüpü desteğiyle Çukurova'yı izlemeye devam...
'Vefa'nın bülteni
Bu kim bilir Atv'nin hafta sonu yayınladığı Kahvaltı Haberleri için yazdığım kaçıncı övgü yazısı. Ama duramıyorum işte... Karşıma, hasret kaldığım öyle iyilikler, güzellikler çıkıyor ki, parmaklarım kendiliğinden klavyenin üzerinde uçuşmaya başlıyor.
Bir kere prompter'dan yazıları okuyan değil, 'haberi anlatan' İbrahim Sadri cezbediyor beni. Örnek mi? Cumartesi günü yanık sesli bir çocuk, babasının çaldığı saz eşliğinde türkü söylüyordu. Ama bant, yayına verilmeden İbrahim Sadri dedi ki, "Sizlere tavsiyem. çocuğa değil de babaya bakmanız. Orada bir babanın çocuğuyla nasıl gurur duyduğunu göreceksiniz..." Gerçekten de babanın gözleri ışıl ışıl parlıyor, çocuğun her bastığı doğru seste yüzüne bir mutluluk ve gurur ifadesi yayılıyordu. İbrahim Sadri'nin bir cümlesi, sıradan bir haber bandının şeklini şemalini değiştirmişti.
Atv'deki Hafta Sonu Kahvaltı Haberleri'nin en sevdiğim ve takdir ettiğim kısmı ise sanatçılara gösterilen vefa... Çoğu zaman ölüm ve doğum günlerine rast getiriyorlar. Bazen de o günün hiçbir özelliği yokken, karşımıza sevdiğimiz, saydığımız ama azıcık da unuttuğumuz bir sanatçı getiriliyor.
Bozadan, semt adına... İçinden 'vefa' geçen her şey bana keyif veriyor. Eminim şair ruhlu dostum İbrahim Sadri'ye de öyle geliyordur...
"Asansörde selam sünnettir"
Malum; hızlı yaşam trafiği ve hayat gailesinin ağırlığı çoğumuzu yalnızlaştırdı. Gülümsemeyi unuttuğumuz yetmiyormuş gibi birbirimize selam vermez de olduk. Prof. Nihat Hatipoğlu, hafta sonu Atv'de sunduğu programında selam konusunu işledi. Bir izleyici, "Hocam, asansöre bindiğimde kimse selam vermiyor, benim selamımı da alan yok" diye yakınınca, Hatipoğlu açıklama yapma gereği duydu:
"Selamı yaymak, Allah'ın adını yaymaktır. Bu nedenle de selamı yaymak sünnettir. Elbette asansörde selam verilir, almayan da günaha girer. Allah'ın selamını ısrarla almayan, öte dünyada hesabını verir..."
İzleyince "Hah, tamam, bunu mutlaka yazmalıyım. Özellikle de Hıncal ağabey için" dedim. Takip edenler biliyor, Hıncal ağabeyin şirketteki en büyük sıkıntısı, asansöre bindiğinde herkesin Allah selamını birbirinden esirgemesi... Bu kez olaya dini bir boyut kazandırmak istedim. Belki bundan sonra etkili olur.
Gaf kürsüsü
Show TV'de yayınlanan Güldür Güldür'deki skeçte veterinerlerle ilgili, "Hani bu doktorlar az not aldıkları zaman onları veteriner yapıyorlar ya" sözlerine Veterinerler Odası büyük tepki gösterdi.
Zap'tiye
Fenerbahçe'nin eski başkanı Aziz Yıldırım, "Ben Fenerbahçe'yim" dedi. Bu kısa cümleyi uzun uzun düşündüm ve bir karara vardım: Eğer öyleyse, ben Fenerbahçeli değilim!
Ne demiş?
"Müge hanım, altı ay önce sizin programınızı izlerken 'Allah'ım buraya nasıl insanlar çıkıyor böyle?' diyordum. Altı ay sonra ben çıktım..." (Atv'deki Tatlı Sert'te annesiyle babasının katillerini arayan Osman'ın sözleri)