İçimizde daima çatılmış duran darağaçları... Elimizde meyve veren ağaçlara atılmaya hazır taşlar... Kendi günahlarımıza bakmadan ilk taşı atma hevesleri... Azıcık kafasını kaldıranı, sürüden ayrılanı ezme güdüsü... Bu erdemlerimizle (!) sonunda Türk futbolunun en önemli teknik direktörü ve spor adamı Fatih Terim'e bile pes dedirtmeyi başardık...
Fatih Terim bu sezon sadece rakiplerle mücadele etmedi. Başkanından, yönetim içindeki Brütüs'lere, egosu şişkin yazar tayfasından, Federasyon güdümlü hakemlere, sığ kadro çaresizliklerinden, sakatlıklara, hatta Covid-19'a kadar herkesle, her şeyle savaşmak zorunda kaldı. Bu şartlar altında bile takımı lig ikincisi yapıp Fenerbahçe'nin önünde Şampiyonlar Ligi elemelerine sokmayı başardı. İki yıl içinde en az 4 genç futbolcuyu bulup çıkararak hem takıma hem de Milli Takım kadrosuna kazandırdı.
Şunu büyük bir iddiayla söylüyorum: Fenerbahçe'nin elindeki kadro bu sezon Fatih Terim'de olsaydı, Galatasaray ligi 10 hafta öncesinden bitirmişti.
Terim, sözleşmesinin biteceği son saate kadar Galatasaray için çalıştı. Florya'da odasını toplamadan önce tatildeki her futbolcusuna özel çalışma programı gönderdi. Bunu yapacak kaç hoca var, söyler misiniz? Bir Fenerbahçeli olarak Fatih Terim, Galatasaray'dan ayrıldığı için çok sevinçliyim. Ama bir sporsever olarak Terim'e vurulan acımasız darbe ve gösterilen vefasızlık çok canımı acıtıyor.
Müzik susarsa, dünya susar
Müzisyenler zor durumda. Bir yılı aşkın süredir evlerine ekmek götürmekte zorlanıyorlar. Devletimiz, imkanları dahilinde onlara yardımcı olmaya çalışıyor ama taşıma suyla değirmen döner mi? Aralarında son çare olarak enstrümanlarını, ses cihazlarını satıp çocuklarının karnını doyurmaya çalışanlar var. Bir iddiaya göre de pandemi döneminde 120 müzisyen intihar etmiş. Doğruysa, korkunç bir sayı...
Bu iç burkan manzarayı biraz olsun dağıtmak için harekete geçen ünlülerimiz de yok değil. Saçma sapan bir challenge'a (!) ilgi göstermediği için yerden yere vurulan ama aylardır müzik kuruluşlarından aldığı telif ücretlerini ihtiyaç sahibi müzisyenlere bağışladığı bilinmeyen Tarkan gibi. Organize ettiği yardım kuruluşu AHBAP ile herkesin yardımına koşan Haluk Levent de dünden itibaren, başvuran müzisyen meslektaşlarına yardımda bulunmaya başladı.
Bu duyarlı sanatçılar kervanına Sezen Aksu da katıldı. 400 bestesini hiçbir telif almadan genç ve ihtiyaç sahibi müzisyenlerin kullanımına açtı. Bunlar arasında yer alan genç şarkıcı Cem Bekar da Sezen'den ücretsiz aldığı 15 şarkıdan oluşan yeni albümü Yolculuk'u çıkardı bile...
Gelin görün ki; Sezen'in bu büyük hayır işi, 'yazlığından denize akıtılan havuz suyu' kadar medyada yer bulmadı. Bu arada sanat dünyasının ve eğlence sektörünün de artık normale dönmesi gerekiyor. Zira takat kalmadı. Unutmayalım; müzik susarsa, dünya susar...
'En havalı' çizgi film
Bloomberg'in çocuk kanalı bir anket düzenlemiş. Çocuklara "En havalı çizgi film hangisi?" diye sormuş, onlar da Kral Şakir'i işaret etmişler.
Kral Şakir bizim ufaklığın da favorilerinden. Ancak anketteki bir kelimeye takıldım. "En havalı..." Bu niteleme, batı dillerinden gelip Türkçemize musallat oldu. Bakıyorum da, küçüklere yönelik tüm yayınlarda iyi, güzel, çarpıcı, etkileyici kelimeleri yerine sıklıkla kullanılıyor. Ama bana göre 'havalı'; biraz burnu havada, çokça kibirli, gösteriş odaklı olanları ifade eden bir niteleme. Acaba yerli yersiz kullanıp, çocuklarda bir kavram kargaşası mı yaratıyoruz?..
Gaf kürsüsü
Dikkatli okurumuz Ömügen Demirasal'ın tespiti: Çukur'un geçen haftaki bölümünde Yamaç, Vartolu'nun yanına giderken babasının arabasına biniyor. Vartolu'nun yanına geldiğinde ise Cumali'nin arabasından iniyor.
Zap'tiye
Çamlıca anten kulesi belli ki birilerine fena batmış. Eee, İstanbul'un üzerine oturmayaydınız o zaman...
Ne demiş?
Tuba Ekinci, sosyal medyadan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a seslendi: "Dünyanın en karizmatik Cumhurbaşkanı, sizden müzisyenler için bir düzenleme rica ediyorum. Meslektaşlarımın hitap şekilleri için ben özür dilerim. Adam gibi istemeyi, telaffuz etmeyi öğrenemediler ne yazık ki..."