Söylem ve eylemlerini ara sıra eleştirsem de Aleyna Tilki kızımızı seviyorum. Çünkü farklı, çünkü sıra dışı, çünkü sürüden ayrı... Bazen beyin yakan sözleri yüzünden zihnimize format atmamız gerekse de onun felsefe ve bilime yakın duruşunu destekliyorum.
Aleyna, geçenlerde bir kitapçıdan çıkarken magazin muhabirleri tarafından görüntülendi. Bu cümle bile çok önemli. "Kitapçıdan çıkarken görüntülendi..." Zira biz, ünlülerin genellikle bardan, alışveriş merkezinden, güzellik salonundan filan çıkarken görüntülenmesine alışığız. Aleyna elinde bir öbek kitapla otomobiline binerken önünü bir çiçekçi kesti, bizimkine çiçek satmak istedi. Aleyna durdu, düşündü, sonra elindeki kitaplardan Hamlet'i çiçekçiye uzattı ve karşılığında bir demet çiçek aldı. Aleyna uzaklaşırken, çiçekçinin sözleri duyuldu: "Bir dahaki sefere de okula yazdırsa bari..."
TWEETLERİM FIKRA GİBİ
Aleyna ayaküstü röportaj sırasında da yine bolca malzeme verdi. Dedi ki, "Nasreddin Hoca'nın tarzı bana benziyor, güldürürken düşündürüyor. Benim attığım tweetler de yeni çağın fıkraları..."
Bence Magazin Gazetecileri Derneği, Aleyna Tilki'ye özel ödül vermeli. Bu yoklukta sektöre sürekli malzeme temin ettiği için...
"Fakirlik iğrençtir!"
Bu sözün sahibi, Antalya'da görev yapan bir ilkokul öğretmeni. Oturduğu sitenin güvenlik görevlisi, ihtiyaç sahiplerine dağıtmak üzere eski giysiler toplayıp, kullanılmayan bir depoda saklıyordu. Bunu gören öğretmen (!) yanındaki küçük çocuğuyla birlikte o güvenlik görevlisinin karşısına geçip, başladı irin kusmaya: "Fakirlik iğrençtir. Fakirler et yemediği için engelli doğarlar. Benim kızım zengin, benim kızım asil. Fakirlik iğrençtir... Fakirlik iğrençtir..." Sonra da kızıyla birlikte karşılıklı göbek attı...
Meğer o güvenlik görevlisinin küçük kızı konuşma güçlüğü çekermiş. Öğretmen, o babayı incitmek için söylermiş bütün bunları...
Mahkeme, öğretmene para cezası vermiş. Haberde o kadının öğretmenlik mesleğine devam edip etmediği belirtilmiyordu. Milli Eğitim İl Müdürlüğü'nün bu konuda bir girişimi oldu mu, ya da olacak mı bilmiyorum. Ama şahsi düşüncem, bu fikre ve eyleme sahip birinin asla sınıfa adım atmaması gerektiği...
Fakirlik meselesine gelince: Düşmez kalkmaz bir Allah!.. Arkanı dayadığın o dağı da Allah yarattı. Yerle bir etmeye muktedir olan da odur. Unutma!..
Vah Fenerbahçe taraftarına!..
Neden mi böyle söylüyorum? Takım galip geldiğinde bile içlerindeki mutluluk, sevinç, coşku yarım kalıyor da ondan. Sebebi, istatistikler...
Erol Bulut teknik direktör olarak göreve başladığından beri Fenerbahçe sadece oyun olarak değil, saha içi istatistiklerinde de rakiplerinin gerisine düştü. Sarı-lacivertli ekip neredeyse artık her maç 'topa sahip olma oranı'nda rakibinin gerisinde. Pas oranları, korner, faul sayıları, ceza sahası içinde topla buluşmaları neredeyse rakiplerinin yarısı kadar. 2-1 galip geldikleri Fatih Karagümrük maçında bile topa sahip olma oranları sadece yüzde 43...
Fenerbahçe seyircisi futbolu bilir. Sadece skor, onları tatmin etmez. Takımlarının rakibi ezmesini, bitirmesini, sahadan silmesini ister. Bu nedenle izlediği maçta topun yüzde 60'a yakın bir oranla rakibin ayağında olmasını, kendi takımlarını izlemek isterken rakibi seyretmeyi asla hazmedemez.
Erol Bulut acilen 'izlenesi' bir takım yaratmak zorunda. Çünkü bu kadar güçlü bir kadroya bu kadar kötü ve kişiliksiz bir futbol oynatmak da hüner işi...
Gaf kürsüsü
Antalya Barosu Başkanı Polat Balkan'ın sözleri büyük tepki çekti: "Kadir Topbaş'tan sonra Melih Gökçek'i de bekliyoruz." (Ölümden medet uman siyasete lanet olsun.)
Zap'tiye
PKK, mağarada rehin tuttuğu 13 vatandaşımızı, başlarına ateş ederek şehit etti. Yıllardır TBMM çatısı altında PKK'ya rehin kalanlar azıcık utanmış mıdır acaba?
Ne demiş?
"Zafer; omuz omuza durup, saflar halinde yürüyenlerindir." (Atv'nin Kuruluş: Osman dizisinde Osman Bey'in sözü)