Prof. Nihat Hatipoğlu hocamızın cuma günü atv'de yayınlanan programının ana konusu kız isteme, söz ve nişan törenleriydi. Evliliğe ilk adımların atılması sırasında dinimizin emrettikleri, dikkat edilmesi gerekenler ve sıkça yapılan hatalar sokak röportajları ve Hatipoğlu'nun harika anlatımıyla ekrana taşındı.
Hocamızın bu konuda naklettiği bir öykü ise koca program boyunca anlatılanların tümünü özetler nitelikteydi:
İmam-ı Azam'ın (Ebu Hanife olarak da bilinen, Hanefi mezhebinin kurucusu İslam düşünürü) babası Numan Bin Sabit, bir gün derede abdest alıyormuş. O sırada suyun sürüklediği bir elmayı alıp, ısırmış. Ama sonradan çok pişman olmuş. "Bu elma kim bilir kimin bahçesinden geldi, mutlaka helallik almalıyım" diyerek, suyun kaynağına doğru yürür. Az ileride gördüğü bir meyve bahçesinin sahibini bulur. Der ki, "Bilmeden sizin suya düşen elmalarınızdan birini yedim. Hakkınızı helal eder misiniz?" Adam "Ederim ama bir şartla: İki yıl boyunca bu bahçede ücretsiz çalışacaksın" der. Numan, itiraz etmeden "Tamam" diye cevap verir. İki yıl boyunca çalışır. Süre bitince tekrar bahçe sahibinin yanına gelir, "Helal mi?" der. Adam, "Bir şartım daha olacak. Benim kör, topal ve sağır bir kızım var. Onunla evlenirsen hakkımı helal ederim" diye yeni bir şart koşar. Numan çaresiz kabul eder. Gerdek gecesi odadaki kızın duvağını açınca bir de ne görsün? Karşısında dünya güzeli bir kız. Üstelik hiçbir engeli de yok. Numan hemen kayınpederinin yanına koşar, "Sanırım bir yanlışlık oldu. Odaya başka bir kız mı gönderdiniz?" diye sorar. Adam tebessüm ederek konuşur: "Hayır, bir yanlışlık yok. Seni iki kez denedim. Kızıma layık, onu mutlu edecek hayırlı bir eş olacağına kanaat getirdim. Artık gönül rahatlığıyla damadım olabilirsin" der. Bu evlilikten de İmam-ı Azam doğar...
KISSADAN HİSSE: Aile kurmak önemli iştir. İki insanın izdivacını sağlamak da sorumluluk gerektirir. Hem tanırken, hem tanıştırırken ince eleyip sık dokumalı.
Zeytin dalının mucizeleri
Geçenlerde size zeytin ve zeytin yaprağının mucizelerinden söz etmiştim. Zeytin yaprağı çayının Covid-19 tedavisinde kullanıldığını, zeytinde bulunan Olyuropein maddesinin bağışıklık sistemini güçlendirdiğini, bu mucizenin bilimsel makalelere bile konu olduğunu söylemiştim.
Malum, yılbaşı yaklaşırken dost ve tanıdıklardan ufak tefek yeni yl hediyeleri geliyor. Bu yıl beni en mutlu eden minik hediye, Beykoz Üniversitesi'nden geldi. Meğer Beykoz Üniversitesi de benim gibi gerçek bir zeytin dostuymuş. İzmir Urla'da bulunan ve Hayat Bahçe adını verdikleri topraklarında zeytin yetiştirip, zeytinyağı üretirlermiş. Bana da bir şişe zeytinyağı, bir zeytin sabunu ve burada öve öve bitiremediğim zeytin yaprağı çayından göndermişler. Nasıl mutlu oldum anlatamam. Rektör Prof. Mehmet Durman'ın notundan öğrendim ki, bu ürünler üniversitenin Gastronomi, Mutfak Sanatları ve Aşçılık programlarında da kullanılıyormuş. Bu yıl ÜNİAR'ın araştırmasına göre uzaktan eğitimde yılın en başarılı ikinci vakıf üniversitesi olan Beykoz Üniversitesi, bu zeytin dostluğuyla gönlümdeki yerini iyice sağlamlaştırdı.
Zeytin... Adını anmak bile bana mutluluk ve huzur veriyor. Meğer boşuna değilmiş. Alman bilim adamlarının araştırmalarına göre; zeytin ağacına sırtınızı yaslayıp günde bir saat kitap okumak ruhu dengeliyor, mutluluk hormonu salgılamamıza neden oluyormuş.
Şimdi anladınız mı 'zeytin dalının' neden barış simgesi olduğunu?.. Çünkü önce insanı kendisiyle barıştırıyor. Eski Yunan'da, Roma'da başarılı sporcu ve komutanlara madalya yerine zeytin yaprağından taç takılmasının sebebi de bu olmalı. Yani boşuna 'baş tacı' etmemişler zeytin dalını...
Gaf kürsüsü
Prof. Gülümser Heper, CNN Türk'teki programda bebek katili elebaşı Abdullah Öcalan için 'Sayın' deyince, hem diğer konuşmacılar hem de sosyal medya tarafından topa tutuldu.
Zap'tiye
Mücevher firmaları "Bir yüzük alana bir yüzük bedava" kampanyası yaparken "O kadar parası olan adamın mutlaka metresi de vardır" diye düşünmüş olabilirler mi acaba?
Ne demiş?
Esra Erol'da bir anne ve kızıyla aynı anda aşk yaşayan sözde hocanın karısı isyan ediyordu: "Cuma'ya bile zor gidiyordu. Bunlara nasıl inandı anlamadım..."