Yalanım yok. Işim gereği ömrümün büyük bölümü bol ihanetli, aşk üçgenli, entrikalı, aldatmalı, zıplatmalı dizileri izlemekle geçiyor. Bu nedenle ihanet konusunda Mehmet Coşkundeniz. Aşkım Kapışmak ya da Selin Karacehennem'den daha çok 'doktora' yaptığımı söyleyebilirim.
Peki eşinizden ya da sevgilinizden kuşkulanmanız, yani amiyane tabirle 'kıllanmanız' için gerekli veriler hangileridir? Buyurun size yerli dizilerden özenle süzerek hazırladığım Kıllanma Kılavuzu:
Sadece sabahları tıraş oluyorsa. (Gece tıraşı eşe, sabah tıraşı sevgiliye yapılır derler)
Cep telefonunu ortada bırakmıyor, sürekli açılış şifresini değiştiriyor, tuvalete bile telefonuyla giriyorsa.
Gece halı saha maçları ya da spor salonu seansları arttıysa.
Sabahları işe gitmeden önce hazırlanma süresi giderek uzuyorsa.
Modayı eskisinden daha sıkı takip etmeye başlamışsa.
Onunla ilgili haberleri kendisinden çok arkadaşlarından duyuyorsanız.
Telefonla balkonda ya da bahçede yaptığı 'iş görüşmelerinden' sonra yüzünü anlamsız bir huzur ve mutluluk kaplıyorsa.
Kirli çamaşırlarını ve giysilerini sepete atmayıp, kuru temizlemeye götürüyorsa.
Kredi kartı ekstresini eskisi gibi ev adresine değil, iş adresine yollatıyorsa gönül rahatlığıyla kıllanabilirsiniz...
Fabrikada tütün sarar...
Hep diyorum ya, belgesel izlemek bana çok şey katıyor. Hem bilgi dağarcığımı geliştiriyorum, hem oturduğum yerden dünyayı dolaşıyorum, hem de vizyonumu, ufkumu genişletiyorum.
Bu hafta da National Geographic'deki Joanna Lumley ile Dünya Turu belgeselinden nasiplendim. Joanna hep niyetlenip de bir türlü gidemediğim Küba'daydı. Doğal olarak, ülkeyle özdeşleşen puro fabrikalarını gezdirdi bize. Bir Kübalı kadın işçinin yanına yaklaşıp, "Filmlerde gördüğümüz gibi tütün yaprağını bacağınızın üzerinde mi sarıyorsunuz?" diye sorunca ters köşe oldu: "Hayır, masada sarıyorum. Çünkü purodan nefret ederim..."
Fabrika gezisinde benim asıl ilgimi çeken ise işçiler tütün sararken, bir DJ kabininde bulunan anlatıcının onlara kitap okumasıydı. İşçiler hem üretip para kazanıyor, hem de edebiyat klasiklerinden keyif alıyorlardı. Joanna da kabine çıkıp, kendi seçtiği Charles Dickens'ın eseri İki Şehrin Hikayesi'ni okudu ve büyük beğeni kazandı.
Sahi, 50'den fazla işçi çalıştıran bizim fabrikalar için mesai sırasında edebiyat klasiklerinin okutulması karşılığında işletmelere vergi indirimi uygulansa nasıl olur?
Osmanlı'da cep telefonu
Fotoğrafı, ilgiyle takip ettiğim Bergüzar Korel-Halit Ergenç çiftinin Instagram hesabından tırtıkladım. Muhteşem Yüzyıl dizisinin hepimizin burnunu ekrana yapıştırdığı günlerde Muhteşem Süleyman'ımız Halit Ergenç, sarayın huzur odasında çektiği selfie'yi paylaşmış. Altında da "Osmanlı'da cep telefonu" notuyla...
Malum, o günlerdeki bir yemek sahnesinde gerideki figüranlardan birinin cep telefonlu görüntüsü yer almış, dizi bir hayli ti'ye alınmıştı. Belki de Halit Ergenç o günlere atıfla bir 'tbt' yapmıştı. Aklımdaki soruya gelince: Kanuni acaba kontörlü mü yoksa sabit hat mı kullanıyordu?
Gaf kürsüsü
Bursa'da kısıtlama saatinde sokakta yakalanan gence muhabir sordu: "Neden dışarı çıktınız?" Genç: "Uyuşturucu bağımlısıyım abi." Muhabir: "Uyuşturucu almak için mi çıktınız?" Genç: "Yok abi, içmek için..."
Zap'tiye
Uğur Şahin, Özlem Türeci, İbrahim Benzer... İnsanlığı koronadan kurtaracak aşıların altında Türk doktor ve bilim insanlarının imzası var. Yakında tüm insanlık Atatürk'ün sözünü tekrarlayacak: "Beni Türk hekimlerine emanet edin..."
Ne demiş?
"Pijamalı hasta, yağız şoföre çabucak inandı" cümlesinde alfabemizin 29 harfi de bulunuyor. İnanmayan kontrol etsin. (Bu cümle, elektronik aletlerin Türkçe yazılımlarını kontrol etmekte kullanılıyor)