Geçen hafta bu köşede ATO (Ankara Ticaret Odası) eski başkanı ve CHP milletvekili Sinan Aygün'ün 2012 yılında katıldığı Samanyolu Haber kanalında söylediği "Tayyip Erdoğan Ayasofya'yı açsın, gidip elini öpeceğim" şeklindeki sözlerini hatırlatıp, 'el öpme seremonisinin' nerede, ne zaman ve nasıl yapılacağını sormuştum.
Sinan Aygün, Cumhurbaşkanlığı makamına bir mektup yazarak, Ayasofya'daki ilk cuma namazı sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın elini öpüp sözünü yerine getirmek için davet beklediğini arz etti. İşte Aygün'ün mektubundan bölümler:
"Sayın Cumhurbaşkanım, Ayasofya'yı ibadete açmanız nedeniyle yıllar önce verdiğim bir sözü yerine getirmeme müsaade etmeniz için sizi rahatsız ediyorum.
Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanlığı, ardından da milletvekilliği dönemimde Ayasofya'nın ibadete açılması konusunda çeşitli girişimlerde bulunmuştum. ATO Başkanlığım döneminde konuyu basın açıklamalarıyla gündemde tutmuş, milletvekilliği döneminde de soru önergesi, konuşma ve basın açıklamalarıyla gündeme getirmiştim. Milletvekilliğim döneminde katıldığım ve son zamanlarda da sosyal medyada bir bölümü dolaştırılan bir televizyon programındaki moderatör, Ayasofya'nın ibadete açılması konusunda TBMM Başkanlığı'na verdiğim yazılı soru önergemden yola çıkarak bir soru sormuş ve benim Ayasofya'nın ibadete açılması önerime 'Recep Tayyip Erdoğan mı kapattı ki ibadete açsın' anlamına gelecek şeklinde itirazda bulunmuştu. Ben de bunun üzerine 'Ayasofya'yı Atatürk müze yaptı, Tayyip Erdoğan da açsın. Gidip Tayyip Erdoğan'ın elini öpeceğim. Tayyip Erdoğan elini bana öptürür. Ben de açılışta yanında duracağım Sayın Başbakanın. Ayasofya ibadete açılsın, burası bizim camimiz' şeklinde karşılık vermiştim. Dün ne söylediysem, bugün de sözümün arkasında olduğumun bilinmesini isterim.
Sayın Cumhurbaşkanım, bu sözleri söylerken de çok samimi bir şekilde Ayasofya'nın ibadete açılmasını istiyordum, şimdi de ibadete açılmasından dolayı çok büyük bir kıvanç duyuyorum. Bu kararı aldığınız için milletimiz adına size müteşekkirim.
Ayasofya'nın ibadete açılacağı gün, ilgili kurum tarafından davet edildiğim takdirde, hem bu tarihi ana tanıklık etmekten, hem de geçmişte vermiş olduğum sözümü yerine getirmekten büyük onur duyacağımın bilinmesini saygılarımla takdirlerinize arz ederim."
Ne diyeyim? En azından sözünün arkasında duran siyasetçi görmek güzel. Bakalım Sinan Aygün, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından açılışa davet edilecek mi? Edilirse, Cumhurbaşkanı'nın elini öpecek mi? Dahası, Erdoğan buna lüzum hissedecek mi? Yarın hep birlikte göreceğiz...
Ben şimdi buraya ne yazayım?
Ağıt yazmaktan yoruldum. Hunharca öldürüldükten sonra yitip giden her kadının ardından acı çekmekten, katillerine lanet okumaktan, kızımın geleceğinden kaygı duymaktan bitap düştüm.
Henüz soluk alıp verirken kafası vücudundan testere ile ayrılanı da, bir minibüsün arka koltuğunda tecavüze uğradıktan sonra parça parça edileni de, boğazlandıktan sonra "Anne ne olur ölme" diyen kızının gözlerinin içine bakarak "Ölmek istemiyorum" diye feryat ederek son nefesini vereni de, evinin kapısının önünde "Bugün canım birini öldürmek istiyor" diyen bir psikopatın bıçak darbelerine kurban gideni de gördü bu gözler... "Daha acı ne görebilirim ki?" derken bir 'varil' bombası patladı yüreğimin tam ortasında...
Bende tâkât kalmadı... Yazacak kelime de...
Şimdi sadece dilimde bir Fatiha... Sığınacak tek yerim kaldı... Allah'ın adaleti... Bu dünyada olmasa da, ötekinde...
Gaf kürsüsü
Sosyal medya fenomeni Murat Övüç'ün Pınar Gültekin hakkındaki yorumu tüyler ürperticiydi: "Ne olacak bu kadınlar? Tutun dilinizi. Kadın her zaman erkeğin bir adım gerisinde olmak zorunda. Şimdiki kadınlar maalesef ki adama saydırıyorlar, küfrediyorlar, gaza getiriyorlar. Eee erkekler de..."
Zap'tiye
nsanlığın koronavirüs aşısından çok daha acil olanına ihtiyacı var: Vicdan aşısı! Umarım bulurlar...
Ne demiş?
"Gölgede duranın gölgesi olmaz. Cesaret edip güneşe çıkacaksın ki, kendi gölgen olsun." (Naim filminde Kıracaali'deki antrenöründen Naim Süleymanoğlu'na öğüt)