Geçen hafta köşemizden önemli bir uyarıda bulunmuştuk. Sağlık Bakanlığı'nın koronavirüs ve antikor testleri için 158 bin hanede başlattığı test ve taramaların, kötü niyetliler tarafından suistimal edildiğini, Ankara Oran ve Batıkent'te bir günde iki vaka yaşandığını, beyaz tulum giyip maske takarak kendilerini sağlıkçı olarak tanıtan hırsızların evleri soyduğunu söylemiştik. Buna çözüm olarak da aile hekimlerinin devreye girmesi gerektiği önerisinde bulunmuştuk. Kendisi de bir sağlıkçı olan okurumuz Selma Altınoymak'tan bu önerimize destek geldi:
"Merhaba Yüksel Bey, her gün yazılarını severek takip ettiğim (bu yüzden pazartesileri benim için keyifsiz) çok az yazardan birisiniz. TV köşe yazarı olarak addediyorsunuz kendinizi ancak ben sizin değindiğiniz konu çeşitliliğine hayranım. Yazım dilinizi sevmemin yanında daha ziyade merhametli ve vicdan sahibi olmanızı en çok seviyorum sanırım. Yıllardır sizi severek takip ettiğim için bunları söylemek istedim. Gelelim asıl konuya: Bugünkü yazınızda belirttiğiniz sağlıkta sahtecilik olayı... Ben de İzmir'de aile hekimi olarak görev yapıyorum ve öneriniz bana çok mantıklı geldi. Çünkü hastalarımızın belki de şu an en çok güvendikleri kişiler bizleriz. Bu süreçte haklı olarak hastaneleri kullanamadıkları ve hastalık durumu veya bir şey danışmak için ya da koronavirüs şüphesiyle bize geldiler. Telefonla veya yüz yüze hastalık ve koruyucu hizmet babında bizimle muhatap oldular. Sağlık Bakanlığı il ve ilçelerdeki sağlık müdürlükleriyle iletişime geçse ve onlar da biz aile hekimlerine ulaşsa 'Size kayıtlı olan şu şu hanelere test yapılacak, şu gün, şu saatte hasta randevularınızı ayarlayın, ev ziyaret saati olacak" dense bence de daha sağlıklı olur. Biz de gitmeden önce hastalarımızı ararız, 'Şu gün şu saatte ziyaretinize geleceğiz' diye. Karşılarında bizi de görünce sorun çıkmaz diye düşünüyorum.
Bu arada bu testlerin aile hekimlerine de uygulanması taraftarıyım. Çünkü hastalarımız haklı olarak bizden de korkuyor. Birçoğumuz asemptomatik ya da pozitif test geçirdik ancak bazı hastalarımız yine de şüphe edebiliyor. Sanki vebalıymışız gibi rahatsız oldukları da çok oluyor. (Hak veriyorum) En azından antikor testi pozitif çıkan aile hekimi ve yardımcı sağlık personeline (şu anki verilerle ömür boyu bağışık olduğu kabul ediliyor) daha rahat yaklaşabilirler ve biz de 'Antikor testimiz pozitif' diyerek, 'Ya hastalarıma taşırsa?' korkusu olmadan çalışabiliriz."
Kötünün de kötüsü
Okurumuz Ali Aktulga, ceza hukukuyla ilgili tespitlerini Facebook aracılığıyla göndermiş:
"Nasıl olsa ölmedi diye karısını, eski karısını, yan bakan adamı bıçaklayan, silahla vuran, gasp yapan bu kadar canavar ruhlu insan müsveddelerinin karakolun bir kapısından girip, ifadesi hemen alındıktan sonra bir diğerinden elini kolunu sallayarak çıkıp gittikleri, hem de aynı haltı bir daha yese bile ceza almayacağını bildiği bu düzende böyle ucube bir CMUK'un yanında bence Hammurabi kanunları bile daha adildir.
Diyeceksiniz ki 'Ne biliyorsun CMUK ve Hammurabi kanunlarının detaylarını?' Görünen köy kılavuz istemez ki. Bektaşi fıkrasını hatırlatayım:
Bektaşi'ye iki koca testi şarap vermişler. "Erenler, tat bakalım hangisi iyidir, bizi aydınlat." Bektaşi birinci testiyi kafasına dikmiş, biraz içip ağzını kol yenine sildikten sonra "Öbürü daha iyi" demiş. Diğerleri, "Erenler, daha diğerini tatmadan nasıl karar verebiliyorsun?" diye sormuşlar. Bektaşi "Bundan daha kötü olamaz" diye cevap vermiş.
Zap'tiye
Pandemi süresince tribünlerde, parasını veren taraftarın maketi yer alıyor. Aynı sistem, TBMM'de devamsızlığıyla ünlü milletvekilleri için de uygulanabilir mi acaba?
Gaf'let kürsüsü
Kürsümüz bugün fotoğraflı/kupürlü. Hürriyet'in spor sayfasından kocaman bir başlık. (O "Tutsuz" dediğiniz, "Tuzsuz" olmasın sakın?)
Ne demiş?
"Mustafa bizi bir toparlar mısın?" (atv'de Hafta Sonu Kahvaltı Haberleri'nin sunucusu İbrahim Sadri, muhabir Mustafa Mandev'den günün futbol gelişmelerini yorumlamasını isterken)