Haberi duydunuz mu? Bodrum'un gözde beach'lerinde günlük şezlong kirası 1000 liraya yükselmiş. Yok eğer ben şezlongumu sezon boyunca kiralamak istiyorum derseniz, 24 bin lira ödüyormuşsunuz. İşletmecilerin bu fahiş fiyatlar için öne sürdükleri mazeret ise koronavirüs önlemleri nedeniyle plajlarındaki şezlong sayılarını azaltmak zorunda kalmalarıymış. Yahu el insaf, o 24 bin lira ile Altınoluk'ta 3 tane 2 artı 1 evi sezon boyunca kiralıyorsunuz. Günde 1000 liraya şezlong kiralamak ha! Ben bir şezlongun günlüğüne 1000 lira vereceksem, o şezlong tek düğme ile jetski'ye dönüşmeli, akşam da çamaşırlarımı yıkamalı...
İki lahmacun bir ayrana 130 lira ödeyenlerin Bodrum'unda bu fiyatlara pek şaşırmamak lazım aslında. Veren var ki, bu paraları isteyebiliyorlar.
Bodrum eskiden balıklarıyla meşhurdu. Şimdi alıklarıyla...
NOT: Bu fiyatları o beach'lerin 'ünlü manzarasına' bağlayanlara ise çok gülüyorum. Neymiş efendim, o parayı şezlonga değil, o mekanın müdavimleri olan ünlüleri görmeye veriyorlarmış. Sanki yandaki şezlongda You- Tube'a yüklediği iki şarkıdan başka icraatı olmayan yeni yetme şarkıcı ve makyaj videosu ile 'fenomen' (!) olan kız değil de Madonna oturuyor! Yahu bizim 'gerçek' ünlüler ya yalılarının önünden ya da açıktaki yatlarından denize giriyor, bilmiyor musunuz?

Harika bir sunucu keşfettim
Ama önce sunduğu o muhteşem belgeselden söz etmeliyim: TRT Belgesel kanalında tesadüfen rastladım. Adının Sıfır Atık olduğunu görünce dikkatle izlemeye koyuldum. Çünkü bu konuyu çok önemsiyorum. Emine Erdoğan hanımefendinin bu konuda başladığı büyük seferberliği ise sonuna kadar destekliyorum. Meğer TRT'nin bu belgeselinde her hafta belli bir ürünle ilgili atık toplama çalışmaları konu ediliyormuş. Bu haftaki ürün ise mutfaklarımızda sıklıkla kullanıp, daha sonra da lavabodan aşağı boca ettiğimiz sıvı yağlardı. Bir litrelik yanık yağı lavabodan boşalttığımızda bir insanın bir yıl kullanacağı kadar içme suyunu mahvediyormuşuz meğer.
Ardından kullanılmış sıvı yağları toplayıp, biodizel yakıta dönüştüren lisanslı işletmeler konu edildi. Başlı başına bir sanayiye dönüşen bu alanda ne denli bilgisiz olduğumu görüp, mahcup oldum.
Gelelim programın harika sunucusu Doğan Akdoğan'a... Kendisine Poyraz Karayel, Beni Böyle Sev ve Leyla ile Mecnun dizileri ile Güldür Güldür Şov'dan göz aşinalığım vardı. Ama üstün sunuculuk yeteneklerinden bu belgesel sayesinde haberdar oldum. Hem çok rahat hem de konusuna çok hakimdi. Oyunculuk yeteneğini kullanarak giriştiği şaka ve mizansenler ise belgesele ayrı bir tat katıyordu. Bu arada marketlerde her 5 litrelik yağ alana, atıkları koyabilmesi için bir litrelik cam kavanoz hediye edilmesi fikrine bayıldım.
Ben belgesele pazar gecesi 22.00 sularında rast geldim. TRT Belgesel kanalının sabit program akışına internette yaptığım tüm aramalara rağmen ulaşamadığım için size "Şu gün şu saatte yayınlanıyor" diyemiyorum ne yazık ki. Pazar günleri 15.00'de yayınlanıp, 22.00'de tekrarlandığı yolunda söylentiler var. Eh artık rastgele!..

İşte benim Mehmet'im
Fotoğrafı Jandarma Genel Komutanlığı, resmi sosyal medya hesabında yayınladı. Nerede çekildiğini öğrenemedim. Ama aslında pek önemi de yok. Bir jandarma görevlisi, kırsal alanda yaralı bir geyik buluyor. Bakıyor ki hayvan soğuktan titriyor. Hiç düşünmeden üzerindeki ceketi çıkartıp, ona sarıyor. Dünyada emniyet güçlerinin vatandaşa tavrı tartışılırken, ne güzel, ne anlamlı bir kare...

Gaf kürsüsü
CHP'liler Meclis'te üzerinde Türk bayrağı ve Atatürk'ün imzası bulunan maske taktılar. İyi de bu maskeler kullanım süreleri bittikten sonra çöpe atılmayacak mı?

Zap'tiye
Karantinadan sonra pek çoğumuz estetik merkezlerine koşacak. Çünkü maskelerin lastikleri yüzünden hepimiz 'kepçe kulaklı' olduk!

Ne demiş?
"Denize düştüm ve sezon başlamıştır." (Bodrum'da iskeleden balıklama atlayan Fedon'un sözleri. Eh artık karpuz kabuğunu beklemeye gerek yok!)