Pazartesi günü Müge Anlı'nın programına bir baba çıktı, ismi lazım değil. Sözde 6 ay önce evden kaçan 19 yaşındaki kızını arıyordu. Ağzında sürekli bir Barış Manço lafı dolaşıyordu. Ünlü sanatçının yüzüklerini yapmış, ona benzemek istemiş falan filan... Sözleri arasında biri dikkatimi çekti: "Kızım savcı olmak istiyordu ama ben doktor olmasını isterim. Bana yaşlılığımda savcı değil, doktor lazım..." Eşime dedim ki, "Bu adamı hiç gözüm tutmadı..." Sonra programa ihbar mesajları yağmaya başladı. Adam eşlerine ve çocuklarına sürekli şiddet uyguluyor, onların dertleriyle ilgilenmiyor diye. Adam programın başında "Başka çocuğum ve eşim yok" demişti. Sonra 4 kez evlendiği 6 çocuk sahibi olduğu, çocuklarının hiçbiriyle görüşmediği anlaşıldı. Ardından aranan kızı telefonla bağlandı: "Benim artık bir ailem var, onunla görüşmek istemiyorum. Sürekli beni dövüyordu. Bunun için evden kaçtım. Neden diğer çocukları da onunla görüşmüyormuş, sorun bakalım" dedi. Raconu ise her zaman olduğu gibi Müge Anlı kesti. Adamı milyonlar önünde madara etti: "Hep Barış Manço diyorsun ya, keşke Barış ağabeyin çocuklarına davranışı konusunda da ondan biraz feyz alsaydın..."
Akşam bir başka 'Baba'yı daha tanıdık. Adı Ceyhun Uzun'du. 50 yaşındaydı. Survivor'ın en yaşlı yarışmacısıydı. Yıllardır polislik yaptığı İngiltere'de üç kez yılın polisi seçilmişti. Kızı ve eşi ile mutlu mesut yaşarken bir gün evladının kanser olduğunu öğrendi. Uzun ve çileli bir mücadelenin ardından üç yıl önce kızını kaybetti. Sonra kendini yollara vurdu. Koştu, koştu, koştu... Uluslararası üç maraton kazandı. Sonra biricik kızının sözlerini anımsadı. Onunla Survivor'ı izlerken kızı hep "Baba bu yarışmaya katılmalısın" diyordu. O sözleri vasiyet kabul etti ve Survivor'a katıldı. O akşam, yarışmanın iddialı isimlerinden Bursasporlu eski milli futbolcu Sercan'a karşı kazandığı yarıştan sonra "Kızım sanki burada, benimle birlikte yarıştı, onunla birlikte kazandık" deyince tüm yarışmacılarla birlikte ekran başındakileri de ağlattı.
Ne garip değil mi? Yukarıdakilerin ikisine de 'Baba' diyoruz...
Stephen Triffitt diye biri
Adını duydunuz mu? Hiç sanmam. Ben de 14 Şubat Sevgililer Günü'nde Büyük Kulüp'te tanıştım. Organizasyonu yapan Serhat Hacıpaşalıoğlu onun için "Dünyanın en iyi Frank Sinatra şovunu yapıyor. Mutlaka görmelisin" demişti. İyi ki demiş, iyi ki de gidip izlemişim. Adam şarkı söylemiyor da sanki kulağımızdan içeri ılık zeytinyağı akıtıyor. Hele bir My Way söyledi ki, aman aman... Büyük sanatçının anısına saygısızlık etmek istemem ama "Frank Sinatra'dan daha iyi söylüyor" diye yazacağım neredeyse... Gelin görün ki, Stephen beklediği ilgi ve karşılığı seyirciden pek göremedi. Usulca şarkılarını söyleyip giderken, herkes yemeğini yemeye devam ediyor, sanatçı şarkı sonlarında 'lütfen' alkışlanıyordu.
Bu arada davetliler arasından çıkıp, istek üzerine şarkı söyleyen Seyyal Taner, Melis Sökmen ve Atilla Atasoy ile gece iyice renklendi. Serhat Hacıpaşalıoğlu'nun yaratıcılığı ise yine zirve yapmıştı. Sevgililer Günü için özel olarak hazırlanan sarmaşıklı aşk salıncağı ve Sindrrella'nın balkabağı arabası, selfie çılgınlığına yol açtı. Özellikle arabanın içindeki camdan yapılmış ayakkabıyı giymeye çalışan hanımefendilerin görüntüsü hepimizi gülümsetti.
Gaf kürsüsü
Kim Milyoner Olmak İster'de yarışan üniversiteli genç kız, "Şaka yollu olarak çok gezenlerin neyi, nerede gördüğü söylenir?" şeklindeki soruya "Leyleği havada" yerine "Yumurtayı tavada" yanıtını verince para alamadan elendi.
Zap'tiye
Rand Corporation, Türkiye'de darbe olabileceğini açıklamış. Mübarek 'araştırma' değil, 'karıştırma' kuruluşu...
Ne demiş?
Saba Tümer: "Meğer Londra'daki otelde David Beckham'ın kaldığı odada, onun yattığı yatakta üç gün yatmışım. Gider ayak söylenir mi bu insana? Neyse yapacak bir şey yok artık."