Geçen haftanın şüphesiz en dramatik olayı, üniversite öğrencisi Sibel Ünil'in ardında bıraktığı yürek paralayan bir mesajla intihar etmesiydi.
Ben de salı günü 'Bir kız öldü diyeler' başlığıyla konu hakkındaki tespit ve yorumlarımı kaleme almıştım.
Okurlarımız da olaya kayıtsız kalmadılar. İşte Mustafa Begeç'in analizi:
"Kimse kızmasın. Sibel parasızlıktan ölmediyse ailesi öldürdü. Haber bültenlerinde aylık gelirlerini ve mal varlıklarını sayan aile, çocuklarına yemek parası bile göndermemiş. İşin aslı, üniversite okuyan gençler bu ülkenin geleceği olmasına ve batıda spor ve sanat gibi yetenekleri sayesinde üniversite bursu alan öğrenciler bulunmasına rağmen ülkemizde öğrenciler yemek bulamıyor. Ben bir hamburger mağazasında yarı zamanlı çalışıyordum.
Öğrenciyken aileme de bakıyordum. Patronum, çalışmadığım zamanlarda yemek masrafım olmasın diye yanıma dükkandan sandviç filan koyardı. Paket servislerde bahşiş filan olduğu için beni gönderirdi. Allah düşene el uzatan insanlarla karşılaştırsın bizi. Kendi ailesi bile o kadar varlığa rağmen el uzatmamış çocuğa. Bu çocuk intihar etmeyip kötü yola da düşebilirdi, suça da sürüklenebilirdi. Toplumsal olarak kılını kıpırdatmayan ama ahkam kesen bir duruma büründük. Sizin bireysel olarak yaptıklarınızdan dolayı Allah razı olsun. Dünya sizin gibiler sayesinde güzelleşecek. Bir can gitmiş. Muhalif çıkışlara da, samimi olduklarını varsayarak bu konularda ciddi bir adım atılmasına yardımcı olacağı düşünülerek çok ses çıkarmamak lazım."
Rap gerçekten müzik mi?
Okurumuz Mustafa Begeç'in, magazin sayfaları üzerinden devam eden rap'çi-pop'çu çekişmesi hakkında da söyleyecekleri var:
"Sayın Yüksel Aytuğ. 25 yılını amatör olarak halk müziği ve sanat müziği korolarına vermiş biri olarak rap diye adlandırılan sanatın ben de müzik olduğunu düşünmüyorum. 'Ritmik ve hızlı söz söyleme sanatı' desek daha iyi olur. Müzik dediğin, sözleri olmasa da bir heceyle melodisini mırıldanabilmeli insan. Rap müziği için böyle bir şey mümkün değil. Melodisi olmadığı halde sırf sözlere bir ritim eşlik ediyor diye bir esere müzik diyemeyiz diye düşünüyorum."
Ne oldu da bu kadar cahilleştik?
Yılın son günü bu sütunlarda yayınlanan 'İçinden cehalet fışkıran bilgi yarışmaları' başlıklı yazımız, okurlardan büyük destek gördü. Köşemizin daimi destekçilerinden Olcay Zagia da konu hakkında kendi görüşlerini özetlemiş: "Yüksel Bey merhaba... Çok uzun zamandır ilk defa bu akşam Kim Milyoner Olmak İster? yarışmasına takıldım. İzleyeyim dedim ama demez olaydım. 'Taban çarpı yükseklik bölü iki neyin alanıdır?' sorusuna telefon jokeri kullanan, 'Boynuz kulağı geçer' şıkkını seçmek için yine seyirci jokerine başvuran, 'Çocuğunun eşinin ebeveynleri neyiniz olur?' sorusu için hem telefon jokeri, hem yarı yarıya jokeri kullananları görünce dayanamadım, kanal değiştirdim. İnternet mi bozdu bizim çocuklarımızı ya da zaman mı böyle bilemedim. 'Dünür'ün ne olduğunu bilemeyecek kadar aile ilişkilerimiz mi bozuldu yoksa? Seçenekler arasından üçgenin alanını seçemeyecek kadar matematik yoksunu muyuz? 'Boynuz kulağı geçer' deyimini hiç mi duymadınız, hiç mi okumadınız? 49 yaşındayım. Bizim nesil ayaklı kütüphane gibi ama ya çocuklarımız? Okullar arası bilgi yarışmaları, münazaralar yeniden 'in' olsun, gençlerin diliyle.... Başım tuttu vallahi Yüksel Bey. Sizi de darlamadım inşallah. Iyi akşamlar..."
Gaf kürsüsü
Şarkıcı Aynur Aydın'ın Twitter paylaşımı olay oldu: "Ben sutyen bile takmıyorum, sizi mi takacağım?"
Zap'tiye
Dünyanın en 'pastörize' deniz suyu Akdeniz'de. Çünkü sürekli olarak bir kaynatılıyor, bir soğutuluyor...
Ne demiş?
Kim Milyoner Olmak İster?'de yarışmacı Pelin Söğüt'e yöneltilen 'Çok zor bulunabileceği düşünülen bir şeyin birden bire bulunmasını anlatan sözde, o şeyi nerede ararken nerede bulmaktan bahsedilir?' sorusundaki 'Müge Anlı'da ararken Milyoner'de' şıkkı, sunucu Kenan İmirzalıoğlu ile birlikte herkesi gülümsetti.