Şu sosyal medyanın en hızla erittiği erdemimiz, 'vicdan' oldu. Meğer aramızda ne kadar kötü insan varmış da haberimiz yokmuş. Onların merhametsiz yorumları yüzünden sosyal medya adeta toplumun orta yerinden geçen bir 'kanalizasyona' dönüştü.
Herkes kinini, öfkesini, garezini, kıskançlığını oraya döküyor.
Geçen hafta iki ünlü sanatçı sahnede ciddi kazalar geçirdi. Deniz Seki ile Sibel Can, yılbaşı konserleri sırasında sahnede düşerek yaralandılar.
Hele Deniz Seki'nin geçirdiği kaza, sanatçı adına gerçekten de ucuz atlatılmış bir musibetti. Sosyal medyada konuyla ilgili yorumlara göz atınca içim kalktı. Özellikle Deniz Seki için yazılanlar tek kelime ile 'nefret suçu' idi. Neymiş? Yaptıkları yüzünden Allah insanı işte böyle tepe taklak edermiş...
Bizim dinimiz, nefret değil, merhamet ve bağışlama dinidir.
Hepimiz hata yaparız. Yapmışızdır da... Aramızda ilk taşı atacak kaç günahsız var, söyler misiniz? Deniz Seki de köksüz kaldığı dönemlerde yaprak gibi kader rüzgarının önünde sağa sola savrulmuş olabilir. Cezasını da hapse girerek 'fazlasıyla' çekmiştir. Geriye bir hesap kalmışsa o da öte dünyada Allah ile kulu arasındadır. Size ne oluyor ki!
Bu konuyla ilgili en güzel örneği sevgili Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu geçenlerde atv'deki programında verdi. İzlemeyenler için özetlemeye çalışayım:
Kadın kötü yola düşmüş, her türlü ahlaksızlığı yapmıştı.
Bir gün çölde susuz kalıp ölmek üzereyken bir kuyu gördü. Ama kuyunun çıkrığı yoktu. El ve ayaklarını kuyunun duvarının iki yanına koyarak güçlükle aşağı indi ve susuzluğunu giderdi. Yeniden dışarı çıktığında bir de baktı ki bir köpek, dili dışarı sarkmış halde ondan yardım istiyor. Kadın üşenmedi, çukur bir taşı kap olarak kullanıp dişlerinin arasına aldı, yeniden kuyuya indi, güçlükle çıktı ve o kabın yardımıyla köpeğe su içirerek onu ölümden kurtardı. Ancak kadının ömrü, çölü geçmeye yetmedi. Öldüğünde melekler ona dedi ki, "Senin o zavallı köpek için yaptığın iyilik, hayatındaki tüm günahları sildi. Haydi buyur geç bakalım cennete..."
İşte o nedenledir ki, hayatınızın son dakikasına kadar iyilik yapmaya, hayır işlemeye çalışın. Günde beş vakit namaz kılıyor ama sabah klavye başına "Acaba bugün kimi gömsem?" diye geçiyorsanız da, boşuna cenneti hayal etmeyin.
Aslında bu sosyal medya iyi de oldu. İnsanın etrafındakileri tanıması adına adeta bir turnusol kağıdı işlevi görüyor.
Eğer ünlü biriyseniz, dostunuzu, düşmanınızı iyi bellemek için bir gün sahnede tökezlemeyi deneyin. Ne demişler? Düş de gör...
1A'ya boşuna sevdalanmayın
Sibel Can, geçen hafta bir başka haberle daha gündemdeydi. İddiaya göre, uçağın en önündeki 1A no'lu koltuğa oturabilmek için Kıbrıs'tan dönüşte havalimanında tam beş saat beklemiş. Ünlü sanatçı bu haberi cuma günü Kanal D'deki Gel Konuşalım programında eski eşi Hakan Ural'a attığı mesajla yalanladı. Zaten benim tanıdığım mütevazı Sibel Can'ın böyle bir takıntı için havalimanında saatler harcamasına inanmamıştım. Gelin görün ki o 1A koltuğu için ünlüler yapmadıklarını bırakmıyorlar. Bir kere diğerlerinden daha geniş bir ayak mesafesine sahip. Ayrıca servis de o koltuktan başlıyor. Üstelik egosu şişik olanlar için kendini 'En önde ve birinci hissetme' duygusu da sağlıyor. Tıpkı albümlerdeki en prestijli şarkının 1A olması gibi...
Bütün bunlara rağmen, 1A, bana göre en son tercih edilmesi gereken koltuk. Zira uçak kazaları istatistiğine göre kurtulanların yüzde 80'i kabinin arka bölümünde oturanlar. Üstelik pek çok uçakta 1A koltuğu tam tuvalet kapısının önünde bulunuyor. Hani elinize bir kolonya ile peçete alsanız, uçuş parasını çıkartırsınız vallahi...
Ne demiş?
"Ben kulisime siyah havyar istemiştim. Baktım, gazetelerde kırmızı havyar resmi koymuşlar. Ayol ben kırmızı havyar yiyecek kadar düştüm mü? Biliyorum şimdi bunu söyleyince 'Ziftin pekini ye, son yiyişin olsun' diyecekler." (Bülent Ersoy'dan hem damak, hem düşman çatlatacak sözler)
Gaf kürsüsü
FOX Ana Haber sunucusu Fatih Portakal'ın Libya'ya asker gönderilmesi konusunda Türkiye'yi emperyalist olmakla suçladığı yorumu büyük tepki topladı.
Zap'tiye
Yılbaşının ertesi günü Kıbrıs'tan dönen ünlülerin doluştuğu uçakları F16'lar korusun. Maazallah ülke olarak neyi konuşup, neyi tartışırız sonra...