Son birkaç haftadır sizlere bu sütunlarda izleyicilerin diziler hakkındaki genel eleştiri, yorum ve beklentilerini iletiyorum. Bugün de okurumuz Emin Güven'in yazdıkları ışığında seyircinin 'eski aile dizilerine' duyduğu özlemi dile getireceğim:
"Yüksel Bey merhabalar, hatırlarsınız, 2002 yılı yapımı bir dizimiz vardı. Önce TRT'de, daha sonra da Star TV'de yayınlanmıştı, 'En Son Babalar Duyar' diye. İlginç, farklı esprileri bir yana, aslına bakarsanız ailenin annesi Şükran'ın (Ayşegül Atik) ailenin babası Mehmet'e (Ali Erkazan) ayak üstü bir sürü yalan söylemesi, aslında alenen ilk duyuşta anlaşılan yalanları ortaya çıktığında dahi bunu yeni yalanlarla örtmeye çalışması bana çok itici geliyordu. Zira, her ne kadar espri kaynaklı olsa da, adeta yalan söylemeyi olumlu kılan bir hava yaratıyordu. Bunun gençlere ve çocuklara kötü örnek teşkil etmesinden çekiniyordum. Konuyu şuraya bağlayacağım. Yine 'En Son Babalar Duyar' gibi MinT Prodüksiyon tarafından ekranlara taşınan 'Seksenler' dizisinin yeni bölümlerini ilgi ve beğeniyle izliyoruz. 80'li yıllarda gerek bireysel ilişkilerde, gerek ailevi ilişkilerde, gerekse de komşularımızla ilişkilerimizde nasıl da duyarlı olduğumuzu bize hatırlatıp şu sıralar toplumsallıktan nasıl da koptuğumuzu tokat gibi suratımıza çarpıyor. Nadide ve naif toplumsal hasletlerimizi bize hatırlatırken zaman zaman tebessüm ettirip, zaman zaman da gözlerimizin dolmasını sağlıyor.
Bu kadar iltifattan sonra, şahsen rahatsız olduğum bir hususu paylaşmak istiyorum. Yeni sezonla birlikte, dizideki karakterlerimiz tıpkı 'En Son Babalar Duyar' dizisindeki gibi hatalarını örtmek için yalanlar söylemeye, yalanları ortaya çıktıkça yeni yalanlarla durumu kurtarmaya çalışıyorlar. Maalesef ki, hata edince ya da yalanı ortaya çıkınca 'Özür dilerim, hata ettim. Böyle davranmamam lazımdı' diyen göremiyorum.
Toplumsal psikolojimizin yerle yeksan olduğu şu dönemde hem olumlu mesajlara, hem de gençlerimize toplumsal doğruları öğretecek dizilere öyle çok ihtiyacımız var ki. Umarım sizin vesilenizle MinT Prodüksiyon'a bir mesaj olur da, beğeniyle izlenen bir dizimizi daha kaybetmeyiz. Saygılarımla."
Dizi tatilinde kitap okuyalım
Köşemizin müdavimlerinden Sevgi Erol'un ilginç ve bir o kadar da dikkatle değerlendirilmesi gereken bir önerisi var:
"Televizyon kanalları ve yapımcılar ve RTÜK'e bir teklifim var. Ocak ayında 15 gün televizyonda izleyecek dizi olmayınca kitap okumaya vakit ayrılabiliyor ya da başka ne yapmak istiyorsak onlara... Birinci gün bir boşluk hissediliyor ama sonraki günlerde içimden 'Oh be televizyonsuz hayat ne güzelmiş' diye geçirdiğim oldu. Gerçi Ocak ayında diziler reklam planlaması yapacaklar diye yayınlanmıyor ama bence dizi sezonunda 'ara tatiller' verilmeli. Bu yolla dizilerin kalitelerinde artış ve belki sürelerinde de azalma olabilir. Siz de geçen yıl dizi tatili varken 'Biraz rahatladım, ruhum dinlendi. Zihinsel detoks yaptım' demiştiniz Yüksel Bey, unutmadım o yazınızı.
Bence bu dizi tatili meselesine RTÜK el atmalı. Onun planlaması ile yılın belli dönemlerinde dizilere ara verilmeli. Böylelikle dizi emekçileri, kamera arkası çalışanları da rahatlamış olurlar. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?"
YAZAR NOTU: Öneri çok samimi ve insancıl duruyor. Ancak hayata geçirilmesinin önünde büyük engeller var. Hepsinden önemlisi de sektörün ekonomik kaygıları. Büyük ekonomik kriz yaşayan dizi sektörü bu kadar ara tatili kaldıramaz gibime geliyor. Ayrıca kitap okumak için dizilerin tatile girmesini beklemek de gerekmiyor bana göre.
Gaf kürsüsü
Okurumuz Murat Aydın, FOX'teki Temizlik Benim İşim programındaki rezaleti yazmış: Banyoyu temizleyen yarışmacı (Hülya), elindeki fırça ile klozetin içini, klozet kapağını, klozetin dışını temizlemekle kalmadı, bir de lavaboyu aynı fırça ile temizledi. Temizlik bunun neresinde? Hijyeni teleffuz bile etmiyorum.
Zap'tiye
Türkiye'nin ilk ve tek kadın kanalı Woman TV, ekonomik güçlükler nedeniyle yayınına son verdi. Kadınları yaşatamadığımız gibi kadın kanalını da erken öldürdük...
Ne demiş?
"Hayvanlar bizlerle yaşamayı öğrendi ama biz onlarla yaşamayı bir türlü öğrenemedik." (Tekirdağ'daki kedi katliamından sonra habercilere konuşan bir vatandaşın sözleri)