Atv'nin yeni dizisi Kuruluş Osman daha yayına girmeden yazmıştım, "Bu dizi, yardımcı tarih dersi kitabı olacak" diye. Hem dizinin içine ustalıkla yerleştirilen mesajlar, hem tarihin tanıklığında çizilen enfes portreler, hem de izleyicinin gösterdiği muazzam ilgi bunu kanıtladı.
Bir devlet kurmak zordur.
Hele ki bu devletin kurulacağı yer, dünyanın gözünü diktiği, türlü din, dil, etnik köken ve kültürün iç içe geçtiği Anadolu ise daha da zordur. İşte dizi, genlerimize nakış gibi işlenen bu 'mücadeleci kuruluş ruhunu' anlatıyor.
Osman Bey, babası Ertuğrul Gazi'nin yolunda Kayıları bir ulus-devlet haline getirmek için hem kılıcını, hem yüreğini, hem de imanını konuşturuyor. Osman Bey'in bu yolda önünü kesmek isteyen düşmanları türlü komplo ve kumpaslar kuruyorlar. Onlara yakın çevresindeki bazı hainler de yardımcı oluyor. Kimileri de 'muhalefet' süsü altında kişisel menfaatleri uğruna onlarla iş birliği yapıyor. Tıpkı Atatürk'ün Cumhuriyet'i kurmaya çalıştığı günlerdeki gibi...
Osman Gazi'nin ilk icraatı, dağınık haldeki Oğuz boylarını bir araya getirmek, aynı hedef, aynı bayrak altında toplamak için ikna etmek oluyor. Tıpkı Atatürk'ün Erzurum, Sivas ve Amasya'da yaptığı gibi... Osman Bey, gücünü halkından ve imanından alıyor. Aynı, yüzyıllar sonra Atatürk'ün ortaya koyduğu mücadele gibi...
Kuruluş Osman, tarihimizdeki 'kadının' rolünün altını kalın çizgilerle çizerek, bugün yüz karası olarak karşımızda duran kadına şiddeti alt metinlerinde kınıyor, karşı duruyor. Kayı kadınları, erleri düşman elindeyken bir araya gelip önce ocaklarının, sonra obalarının başına geçip dimdik durarak, düzeni koruyup nizamı sağlıyor. Erlerini tutsak etmek isteyenlerin eline düştüklerinde ise eşlerine "Bana ne yaparlarsa yapsınlar sakın teslim olma" diye seslenerek, devleti kendi hayatlarına yeğ tutuyorlar. Tıpkı Kurtuluş Savaşı'nda bebeklerinin üzerinden sıyırdıkları kundaklara top mermilerini sarıp cepheye taşıdıkları, 15 Temmuz'da tankların karşılarına dikildikleri gibi...
Bugün de etrafımız kumpaslarla, ihanetlerle sarılı. Ama yüreklerimizde zerre kadar umutsuzluk yok. Çünkü içimizdeki 'Kuruluş ateşini' söndürmeye muktedir bir düşman yok. Ne zaman sönecek gibi olsa, bir lider çıkıp o ateşi harlıyor. İnanmayan, Cumhurbaşkanlığı forsundaki yıldızları saysın...
Milli Piyango meselesi
Milli Piyango'nun son 11 çekilişinde büyük ikramiyenin tam 10 kez satılmayan bilete çıkması tartışma yarattı. Bu durumu siyasete tahvil edip, her zaman olduğu gibi 'sinekten yağ çıkarma muhalefetine' girişenler de oldu. Aslında devleti dolandırıcılıkla suçlamaya cüret edenlere bu fırsat verilmemeli. Yapılacak şey belli: Milli Piyango'daki büyük ikramiye, tıpkı Sayısal Loto ve 10 Numara çekilişlerinde olduğu gibi, çıkmadığı durumlarda bir hafta sonraya devredilmeli ya da dijital teknolojinin her şeye el verdiği bu çağda 'sadece satılan biletler arasından' çekiliş yapılmalı. Ki 'şom ağızlar' kapansın.
Ispanak metodu
Zehirlenme iddialarının ardından ıspanağın akşam pazarında kilosu 1 liraya kadar düştü. Çünkü artık ıspanağın yüzüne bakan yok. Aslında bu olay tüketiciyi uyandırmalı. Demek ki bir ürünü bir hafta boyunca kimse almadığı zaman fiyatı otomatikman düşüyor. Zaten ekonominin temel kuramıdır: Fiyatı, arz ve talebin kesiştiği nokta belirler. Talep olmazsa, fiyat düşer. Madem kitlelerin kolayca örgütlenebildiği sosyal medya çağını yaşıyoruz, o zaman ne bekliyoruz? Havucun mu ateşi yükseldi? Bir hafta boykot, ondan sonra gelsin bolluk, bereket...
Gaf kürsüsü
Tesla'nın ünlü CEO'su Elon Musk, yeni elektrikli kamyonetini tanıtmak için sahnedeydi. Ancak kırılmaz denilen camlara fırlatılan demir bilye, aracın camlarını delince Musk fena halde mahcup oldu.
Zap'tiye
ABD Başkanı Trump, kendini fotomontajla Rocky yapmış. Keşke insanları akıllı gösterecek bir fotomontaj sistemi de icat edilse...
Ne demiş?
"Yükselirken kaliten, düşerken karakterin belli olur." (MasterChef'te Somer Şef'in sözü)