Şu tesadüfe bakar mısınız...
Kuruluş Osman dizisinin atv ekranlarında yayınlanmaya başladığı hafta, Birleşik Arap Emirlikleri ile Suudi Arabistan'ın ortak olduğu ve Ortadoğu'ya yönelik yayın yapan dijital platform MBC'de Osmanlı'yı kötüleyen bir iftira dizisi başladı.
Adı, Ateş Krallıkları...
Hedefi, Osmanlı'yı acımasızca katliam yapan bir devlet olarak gösterip algı operasyonu başlatmak.
Aslında korkmakta, paniğe kapılmakta çok haklılar.
Diriliş Ertuğrul, Payitaht Abdülhamit, Kut-ül Amare ve son olarak da Kuruluş Osman'ın tüm dünyada büyük ilgi ile izlenmesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin nüvesini teşkil eden Osmanlı'nın aslında nasıl barışçıl, adaletli, vicdanlı ve erdemli bir devlet olduğunu tüm dünyaya belletmesi, Osmanlı'ya karşı bozgun hissiyatını bir türlü üzerinden atamayanları fena halde öfkelendirmiş olmalı. Onları asıl korkutan, kaygılandıran ise Türk halkının bu diziler sayesinde 'özüne' dönmesi, şanlı tarihini hatırlaması, 'muhtaç olduğu kudreti, asil kanında bulması'. Ayrıca Türk Devleti'nin Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatlarıyla yeniden Ortadoğu'ya barış ve özgürlük getirmek için harekete geçmesi onları fena halde ürküttü. 300 yıl sonra yeniden "Mamma mia! Türkler geliyor!" diye feryat etmeleri bundandır.
Dizinin yapımcısı ve yönetmeni İngiliz. Senaristi ve baş aktörü ise Mısırlı...
Şu 'tarihin tekerrürüne' dikkat buyurun. İngilizler, Ortadoğu'da yine kendilerine maşa olarak Arapların en güvenilmez olanlarını tutmuşlar. Bir kez daha aynı taşeronlara bel bağlamışlar.
Tıpkı Osmanlı'yı sırtından hançerleyen Arabistanlı Lawrence olayında olduğu gibi... Keşke o İngiliz sömürgesi ruhundan bir türlü arınamayan Mısırlı arkadaşlar, batılı emperyalistlerin Arap âlemini birbirine düşürdüğü, yüzlerce masumun hayatını kaybetmesine yol açan, kaos yaratan 'Arap Baharı'nı, Mısır'da halk tarafından seçilen ilk lider Mursi'nin, darbeci Sisi tarafından nasıl hunharca yok edildiğini anlatsalardı da hep beraber izleseydik... Ya da onları sömürge olmaktan kurtaran, kabile ruhundan devlet olma bilincine erişmelerini sağlayan Osmanlı'nın 15 bin askerinin Mısır çöllerinde İngilizler tarafından içi asit dolu havuzlara daldırılıp kör edilmelerini anlatmaya yürekleri yetseydi...
Hepsini geçtim, Ateş Krallıkları dizisinde göklere çıkardıkları Memlük hükümdarı Tomanbay'ın Ridaniye Savaşı'nda Yavuz Sultan Selim'e yenildikten sonra barış antlaşması için kendisine gönderilen Osmanlı elçilerinin kafasını uçurmasını da senaryoya dahil edebilselerdi keşke...
Ama iyi biliyorum ki 40 milyon dolar bütçe ile çektikleri o diziyi, Türkiye karşıtı her yapıma ekranlarını açan Netflix'in de yayınlayacak olmasına karşın kimseler izlemeyecek. Dünya yine Türklerin kahramanlığını ve adaletini Kuruluş Osman sayesinde öğrenecek.
Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, İngiltere ve Mısır'dakilere de 'tarihi gerçeklerden' haberdar olmaları için Kuruluş Osman'ı izlemelerini tavsiye ederim.
Ah, unutmuşum... Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan, geçen yıl aldıkları kararla Türk dizilerinin yayınlanmasını yasaklamışlardı, değil mi?..
Futbolun da mülteci ülkesiyiz
Ligde oynanan futbol tek kelime ile berbat. Takımlarımız Avrupa kupalarında dökülüyor. Buna karşın Milli Takımımız destan yazıp Avrupa Futbol Şampiyonası'na katılıyor.
Peki bu fark neden?
Milli Takım'da oynayanların yüzde 80'i ya Avrupa'da yetişmiş ya da Avrupa kulüplerinin bizden 'kaptığı' yetenekli futbolcular.
Kulüp takımlarımızda oynayanların da yüzde 80'i yabancı ama onların kerametleri kendilerinden menkul.
Bunlardan kaçı kendi ülkelerinin milli takımında forma şansı bulabiliyor?
Pek azı... Yani? Yanisi şu:
Futbolda da bir 'mülteci sorunu' yaşıyoruz!
Ne demiş?
"Unutma, tarihte pek çok komutan savaşırken değil, kral olmaya çalışırken öldü." (Çukur dizisinde Makbule'nin sözü)
Şeref kürsüsü
Kağıthane'de anne ve iki kızını, yokuş aşağı sürücüsüz gelen çekicinin altından son anda çekip alan kahraman esnaf Saadettin Gürbüz kürsümüzde yer almayı sonuna kadar hak etti.
Zap'tiye
Diziyle tarihi değiştirmeye çalışan, sonunda dizini döver!..