Discovery Channel izleyicileri Bear Grylls adını iyi bilir. Yıllardır çöllerden ıssız adalara kadar dünyanın en korkunç coğrafyalarında tek başına hayatta kalma dersleri verip durur. Adamımız, bu sezon farklı bir konsepte imza attı. Bear Grylls ile Ada adında Survivor tarzı yeni bir yarışmanın sunuculuğunu üstlendi. Mevzu klasik: Bear, 12 İngiliz'i bir tekneye doldurup ıssız bir adaya bıraktı. Orada 35 gün boyunca hayatta kalmaya çalışacaklar, pes etmeyen son kişi ise birinci olacak.
Ancak bu yarışmayı diğerlerinden ayıran önemli bir fark vardı. Onlar adaya intikal ettikleri sırada bir helikopter dört ayrı noktaya, içinde toplam 100 bin pound (Yaklaşık 740 bin lira) bulunan çantalar attı. Issız adadakiler bir yandan da bu hazinelere ulaşmaya çalışacaklardı. İşin içine para girince 'satışlar' da daha ilk günden başladı tabii. İçinde 15 bin pound olan ilk çantayı bulan iki kişi, diğerlerine haber vermedi. Daha sonra 20 bin pound'luk bir başka çanta bulup onu da iç ettiler. Diğerleri bir avuç su bulabilmek için 40 derece sıcakta adayı keşfetmeye çalışırken, bizimkiler para dolu çantaların peşine düştü.
Belli ki bu yeni Survivor tarzı reyting açısından pek bereketli olacak. (Kim bilir belki bu sezon Acun da Survivor adasına hazineler gizleyip rekabeti bir kat daha artırabilir.) Bu arada Discovery Channel'daki yarışmacılarla bizimkiler arasında da büyük fark var. Adaya doluşanlar, küllerinden doğmaya çalışan unutulmuş popçular ya da topçular değildi. Aralarında Prens Phillip'in kuzeni olan gerçek bir lord, bir beyin cerrahı, ünlü bir roman yazarı, emlak milyoneri bir kadın, 75 yaşında bir babaanne ile kas yığını bir eski deniz komandosu da vardı.
Discovery Channel'daki yarışma; salı akşamları 21.00'de, tekrarı ise cumartesi 14.00'te yayınlanıyor. Meraklısına...
***
Yakıştı mı size?
Show TV'nin Çukur dizisi, sosyal meselelere duyarlılık göstermesiyle de adından sıkça söz ettiriyor. Ancak son bölümdeki bir sahneyi, bu güzel diziye pek yakıştıramadım.
Koçovalı Ailesi'nin hanımları, pazar dönüşü eve ellerinde plastik poşetlerle gelip onları mutfağa bir güzel dizdi. Keşke bez torbalar kullanıp plastik tüketimini azaltma konusundaki mücadelede farkındalık yaratmaya çalışsalardı.
Aynı dakikalarda tv8'deki MasterChef'te görev, 50 lira bütçe ile markete gidip üç kişilik aileyi doyuracak bir mönü hazırlamaktı. Şeflerin yarışmacılardan bir başka isteği de, yemek yaparken tüm atıkları değerlendirmeleriydi. Yarışmacılar domates kabuklarını fırında kurutup öğüterek sos bile yaptı. Gelin görün ki, market dönüşü onların da ellerinde plastik torbalar vardı.
***
Dağ başını voleybol almış!
Habere TGRT Haber kanalında rastladım. Konya'nın Dağ Köyü adıyla da bilinen Gezlevi mahallesinin amatör voleybol takımı, Profesyonel 2. Lig'e çıkmış. Ama ne çıkmak!
Köyün sakinleri, yıllardır voleybol tutkusuyla yanar tutuşurmuş. Öyle ki; fileleri olmadığı için köy meydanına çamaşır ipi gerip maçlar yaparlarmış.
Bakmışlar ki; bu tutku çığ gibi büyüyor, köyün ileri gelenleri bir amatör takım kurmuş. Okulun bahçesindeki beton zeminde kara ve yağmura aldırmadan antrenman yaparak tüm rakiplerini geride bırakıp profesyonel lige terfi etmişler.
Gezlevi Voleybol Takımı, deplasmana gitmek için önce köy kahvesine uğramak zorunda. Çünkü deplasmana ancak ahaliden topladıkları parayla çıkabiliyorlar. Uzak yerlere giderken de evlerinde yapılan kuru köfteleri, sarmaları, börekleri sefer taslarına koyup öyle yola çıkıyorlar. Köyün sporcuları diyor ki, "Bir kapalı spor salonumuz, bir de sponsorumuz olsa birinci lige bile çıkarız."
Yok mu bu gençlerin elinden tutacak bir babayiğit?
***
Ne demiş?
"Ben İngiltere sarayına gelin gitsem, annemden uzakta olduğum için mutlu olmam. Benim için hayatımın en mutlu saatleri annemle sabah kahvaltısında domates ile salatalığa limon sıkıp yiyerek sohbet ettiğim anlardır." (Müge Anlı'nın sözleri)
***
Gaf kürsüsü
Türkiye'de boy ortalamasının yükselmesiyle ilgili sokaktaki kısa boylu vatandaşa soru soran uzun boylu Show TV muhabiri ilginç bir yanıt aldı: "Küçük olup çakmak olmak, büyük olup ahmak olmaktan daha iyidir."
***
Zap'tiye
Partilerden ihraçlar çoğaldı. 'Parti malı' önemli bir ihracat kalemi haline geldi.