Ligin ilk haftalarında yazmıştım, "VAR varsa, ben yokum" diye... Futboldaki VAR (Video Yardımcı Hakem) sistemi beni futboldan soğutmuştu. Maçın sürekli duraklaması, gol sevinçlerinin çoğunun taca çıkması ve uygulamadaki aksaklıklar yüzünden VAR'a karşı savaş açmıştım. Geçen zaman beni haklı çıkarttı. VAR her geçen hafta daha da tartışılır hale geldi. En çok garibime giden de VAR kararlarının 'kesinliğine' duyulan garip inanç. Özellikle de ofsayt pozisyonlarında. Eğer çizilen kırmızı çizgi kaleye yakınsa, pozisyon ofsayt. Yok eğer mavi çizgi kaleye yakın duruyorsa, o zaman ofsayt değil. O çizgi uygulamasını Türkiye'de ilk ekrana getiren ekibin içindeydim. 2000'li yılların başında, atv'nin spor servisinde şef olarak çalıştığım dönemde, sevgili Faik Çetiner'in sunduğu Bizim Stadyum'daki tartışmalı pozisyonlar için o uygulamayı hazırlardık. Sistemi en iyi bilen, henüz 16 yaşında olan bir stajyer kardeşimizdi. 'Piero' adı verilen ofsayt çizgisi için bir kerteriz noktası belirlerdi. Bu bazen kale çizgisi, bazen ceza sahası ya da orta saha çizgisi ya da çimlerin üzerindeki koyu ya da açık alanlar olurdu. Gelin görün ki, bizim çocuk fanatik Galatasaraylıydı. Onun belirlediği ofsayt çizgileri yüzde 99 Galatasaray lehine çıkardı. (Yaptığı uyanıklığı sonunda bana da itiraf etmiş, fena bir fırça yemişti.) Diyeceğim o ki; 'tartışmasız' gibi lanse edilen o VAR çizgileri de insan yapımıdır. Referans çizgisini bir milim yandan alırsan ya da topun ayaktan çıktığı anı saniyenin onda biri erken ya da geç belirlersen, bütün değerlendirme değişir. İşte bu nedenle bir kez daha haykırıyorum: VAR varsa, ben yokum!..