Haber, bültenlerde sadece 20 saniyeliğine yer aldı. Ama bana göre üzerinde 20 yıl düşünülecek kadar önemliydi.
Diyarbakır'da 10'uncu sınıfta okuyan kız öğrencinin karnesinde çok sayıda zayıf vardı. Bunları değiştirmek için akıl almaz bir yönteme başvurdu. Milli Eğitim Bakanlığı'nın karne sistemini hack'leyip kırık notlarını düzeltti. Ancak öğretmenleri, karneleri dağıtmadan önce durumda bir gariplik olduğunu fark ettiler. Sistem hatası olduğunu sanıp notları yeniden gerçek haline getirdiler. Kız öğrenci yılmadı, yeniden sisteme sızdı ve notları bir kez daha düzeltti. Ama bu kez devreye polisin siber suçlar ekibi girdi. Kızın bilgisayardan düzeltme yaptığı IP numarasına ulaştılar ve onu gözaltına aldılar. Haberde, öğrencinin hem okuldan atılacağı, hem de hakkında resmi belgede tahrifat ve sahtecilik suçuyla dava açılacağı belirtiliyordu.
İşte üzerinde uzun uzun düşünmemiz gereken nokta da burada zaten. Evet, hacker'lık yani bilişim korsanlığı önemli bir suç. Ama unutmayın ki, ABD Savunma Bakanlığı Pentagon'un verilerini ele geçirip çok önemli devlet sırlarına ulaşmayı başaran bir lise öğrencisi, yine Pentagon tarafından hacker'larla mücadele etmek üzere istihdam edilmişti. Benzer uygulamaları birçok büyük şirket ve banka da yapmıştı.
İşte bu nedenle, ben Milli Eğitim Bakanlığı'nın yerinde olsam, çaktırmadan (çünkü diğerleri için yol olmasını istemem) o kızı alır, bilişim üzerine özel olarak eğitileceği bir okula yerleştirir, sonra da 'dehasından' yararlanırdım. Eminim o kız, sadece Milli Eğitim Bakanlığı'nın değil, devletin tüm resmi kurum ve kuruluşlarının bilişimle ilgili kör noktalarını bulur, büyük fayda sağlardı.
Asıl üzerinde önemle durmamız gereken ise eğitim sistemimizdeki hantallık. Bilişim dehası olma potansiyeline sahip bir kızı, kurbağanın sindirim sistemini ezberlemeye zorluyoruz. Oysa onu zamanında, başarılı olabileceği alana kanalize edebilsek, çok daha faydalı bir yurttaş yetiştirmiş olmaz mıydık?