Kanal D'nin gündüz kuşağındaki yeni programı 'Sosyetik Ev Kadınları'nı izleyenlerin büyük çoğunluğu, içinden böyle demiş olmalı. Zira programda yarışan(!) ve 'sosyete' oldukları iddia edilen hanımların söyledikleri, halleri, tavırları son derece rahatsız ediciydi. Biri şöyle dedi: "Ben cemiyete kabul edilebilmek, bir merhaba işitebilmek için 100 bin lira harcadım. Bu benim için en önemli yatırımdı." Meğer 'sosyetik olmak' yatırım yapılan bir iş koluymuş da haberimiz yokmuş. Bu yatırımın getirisi nedir acaba? Televizyona çıkıp başkalarını aşağılamak, görgüsüzlük etmek, gıybet yapmak mı?
Bir başka sosyetik hanım şöyle dedi: "Sosyeteye dahil olmak, kabul görmek için sadece para yetmez. Gusto sahibi olacaksın; araban, evin, koltuk takımların, hatta kocan bile çok önemli..." Şu ifadeye bakar mısınız? 'Kocan bile...' İnsanın hayat arkadaşı, sosyetede bir 'aksesuvar' ya da 'hava atılacak bir meta' olarak görülüyor öyle mi?
Bir başkası 'gururla' konuştu: "İstanbul'da iki oda bir salon ev fiyatına çantalar satılıyor. Tanıdığım bazı sosyetik kadınlar bunları almak için günlerce sıra bekliyor. Ben de bir seferinde 30 gün beklemiştim. Hımmm, başka ne için kuyruk bekleyebilirim? Pasaport kuyruğunda mesela... Ha ha haaaay!.."
Hayır hayır, bence 'sosyete' olarak bildiğimiz insanlar bunlar değil. Olmamalı.
Tamam, bu bir televizyon şovu. Seyirciyi cezbetmek için mutlaka içinde 'abartı' da olacak, drama da. Hatta bu hanımefendiler -ki içlerinde birbirlerini bu program sayesinde tanıyanlar var- gerçekten de cemiyet hayatının ileri gelenleri olmayabilir. Ama bu programı izleyen ve daha önce 'sosyetenin' ne olduğu hakkında gerçek bir fikri olmayan sade vatandaş, bu zümreye karşı derin bir nefret beslemeye başlar. Oysa bu kişiler arasında son derece nitelikli, düzgün, görgülü, merhametli, hayırsever ve alçakgönüllü çok sayıda hanımefendi olduğunu gayet iyi biliyorum.
Ben gerçek cemiyet hayatının düzgün bir üyesi olsam, beni ve arkadaşlarımı töhmet altında bırakan, algılarla oynayan bu programa büyük tepki koyardım.