Son günlerde haber bültenlerinde büyük bir üzüntüyle izliyoruz; özellikle İstanbul'un Mecidiyeköy semti ve civarında güpegündüz uyuşturucu komasına girmiş gençlerimizin halleri, yürekleri yakıyor. Ayakta duracak mecalleri yok, kıvrılıp titriyorlar.
Kullandıkları madde onları çoktan insanlıklarından çıkarmış, adeta yaşayan ölüler haline getirmiş. Anababalar çaresiz. Emniyet güçleri büyük kentlerde operasyon üzerine operasyon yapıyor.
Bu manzarayı ortadan kaldırmanın en kestirme yolu, sınır ötesi operasyonlardan geçiyor. Çünkü başta PKK olmak üzere terör örgütleri, mücadelenin en iğrenç yöntemini kullanıyorlar. Türkiye'nin gençlerini zehirleyerek, sosyal bir çöküntü yaratmaya çalışıyorlar. Ayrıca bu ticaretten kazandıkları paraları da askerimize, polisimize sıktıkları mermilere, yollara döşedikleri mayınlara harcıyorlar.
Diyeceğim o ki; PKK'nın saldırısı sadece kırsalda kurdukları hain tuzaklarla sınırlı değil. Büyük kentlerin göbeğinde gençlerimizi esir almışlar, kanlarını içiyorlar. İşte bu nedenle son dönemde hükümetin büyük bir kararlılıkla sürdürdüğü sınır ötesi harekatları gönülden destekliyorum.
Çünkü eğer onları inlerinde imha etmezsek, zehir kusmaya devam edecekler.
Bana göre Esad'ın İdlib'de masum çocuklara sinir gazı sıkmasıyla, PKK'nın İstanbul'un göbeğinde uyuşturucu pazarlaması arasında hiçbir fark yok!