Bu sütunlarda, sosyal medyanın yararlarından çok daha fazla tehlikeleri bulunduğunu yazıp duruyorum. Özellikle de heyecanı mantığının önüne geçen aceleciler için Twitter, Facebook ve Instagram; namlusu geriye kıvrılmış tabanca gibi. Çünkü heyecan ya da öfkeye kapıldıktan hemen sonra, içinizden 10'a kadar dahi saymadan, klavyeye davrandınız mı bittiniz...
Normal vatandaş için bu tehlike, görece daha düşük. Ama eğer ünlüyseniz, bir unvanınız ya da makamınız varsa, sosyal medyayı yoğurdu üfler gibi tüketmek zorundasınız.
Aksi halde, Rıdvan Akar'ın durumuna düşersiniz...
İLİŞKİSİ KESİLDİ
Rıdvan Akar kim? Son derece deneyimli bir gazeteci ve televizyoncu. 1999 yılında Abdullah Öcalan'ın yakalandığını duyuran ilk gazeteci. Sayısız gazetecilik başarısının altında imzası var. Rıdvan Akar aynı zamanda Beşiktaş Kulübü'nün iletişim direktörlüğünü yürütüyordu.
Yani kulübün basın ve halkla ilişkilerinden sorumluydu.
Peki ne yaptı Rıdvan Akar?
Beşiktaş'ın Trabzonspor'u 4-3 yendiği maçtan sonra klavyeye davrandı ve Twitter hesabından şu mesajı paylaştı: "Biz hakemi de, faulleri de, yeni statları da gömeriz." Doğal olarak Trabzonspor camiası ayağa kalktı. Zaten heyecanlı bir karaktere sahip olan Karadeniz insanı, büyük tepki gösterdi. Bunun üzerine Beşiktaş Kulübü, Rıdvan Akar'ın kulüple ilişkisini kesti. Yani onun işine resmen son verdi. Akar da yine Twitter hesabı üzerinden bir özür mesajı yayınlayarak, "Yeni stat deyimi, gerçek anlamıyla yeni açılan statlarda ilk Beşiktaş galibiyetiyle ilgiliydi" dedi.
Bu olayla ilgili soracağım iki soru var: Birincisi; işi 'iletişim' olan birinin nasıl olup da böylesine heyecana kapılarak, sosyal medya tuzağına düştüğü. İkincisi, daha önce başta başkanları Fikret Orman olmak üzere önemli maçlar öncesinde ve sonrasında 'tehlikeli' mesajlar veren üst düzey yöneticilerine karşı sessiz kalan Beşiktaş Kulübü, aynı kuralı bundan sonra kendi yöneticileri için de uygulayacak mı?
Dahası; Beşiktaş'ın bu kararı, futbola barış getirmek adına yöneticilerin ağzına biber sürmeye yarayan bir emsal karar mı olacak, yoksa günü kurtarmaya mı yarayacak? (Fikret Orman, kaybettikleri Ziraat Türkiye Kupası için "Önemli değil, süt kupası gibi bir şeydi zaten" demişti)