Toplumca delirdik. Yok, hemen itiraz etmeyin. Olup biteni açıklamanın başka yolu yok. Sağımız solumuz cinayet, şiddet, taciz, tecavüz. 'Yan baktın' kavgası yüzünden en fazla kayıp veren ülkeyiz. İnsan, trafikte üzerine gelen şoföre kaşını bile kaldırmaya korkuyor. Sadece park yeri kavgası yüzünden bu yıl kaç kişi öldü, yaralandı; hesabını bilen yok. İstatistiklere göre her gün en az bir kadının, erkekler tarafından öldürüldüğü bir utanç coğrafyasını paylaşıyoruz.
Artık 'Neden bu hale geldik?' diye sorup sorgulamakla zaman kaybedemeyiz. Bir an önce 'icraata' geçmemiz lazım. Herkesin kafa yorması gereken bu konuya ben de düşünsel bir katkıda bulunmak istedim. Benim çözümüm, 'temel'den. İlköğretime mutlaka 'Nezaket dersi' konmalı. Birbirine karşı giderek daha nobran, hatta daha vahşi bireyler haline gelmemizi engellemenin yolu, ağaçların yaşken eğilmesinden geçiyor. Çünkü 'nezaket', toplumsal hayatı düzenleyen en görünmez ama en belirleyici kanundur. Yol verdiğiniz kişiden alacağınız bir teşekkür ya da küçük bir gülümseme, o gününüzü daha güzel geçirmenizi, en azından güne güzel başlamanızı sağlar. Bir kadına sebepsiz yere, centilmence sunulacak bir demet kır çiçeği her iki tarafın da hayatını cilalar, parlatır. Bir elinizle alışveriş merkezi girişindeki gergili kapıyı tutup bir elinizle arkanızdan gelen çocuklu ailenin yolunu açmak size sadece beş saniye kaybettirir ama hayatın 'erdemini' kazandırır.
İşte bu nedenle, yaşantımızın nazik bireyler sayesinde gerçekten 'hayat' haline geldiği gerçeğini çocuklarımıza önce okulda öğretmeliyiz. Karnelerdeki 'Hal ve gidiş'in sadece bir 'öğretmen kanaati' olarak kalmaması gerek. Çünkü milletçe hal ve gidişimiz hiç de iyi değil.