Eskiden annelerimiz nasıl alışveriş yapardı? Semt pazarını baştan başa dolaşıp en iyi domatesi dokunarak seçerdi.
Peki yeni nesil ev kadınları ne yapıyor? Oturuyor bilgisayarın başına, giriyor hipermarketin internet sitesine, orada gördüğü domates fotoğraflarının üzerine tıklayıp atıyor sanal sepetine.
Siparişi yarım saat sonra kapısına geliyor.
Artık o domates torbasından ne çıkarsa bahtına...
Evlenmeye hazırlanan gençler, artık yatak odası takımlarını mobilya firmalarının internet sitelerindeki kataloglardan seçiyor. Öyle, yatağın üzerinde iki zıplayıp 'Yayları nasılmış göreyim' diyen kalmadı yani.
Lokanta vitrininden yemek seçenler de azaldı. Büyük restoranlarda mönüyü önünüze bir tabletle getiriyorlar. Tatmıyor, tık'lıyorsunuz.
Dev AVM'lerdeki fiyakalı butikler de dahil olmak üzere tüm mağazalar sinek avlıyor.
Çünkü millet artık, sonu nokta com ile biten sanal butiklerden sipariş veriyor. Giymeden, kumaşını ellemeden, üzerine nasıl oturacağını görmeden... Eğer uymazsa, ücretsiz kargo ile geri gönderip yenisini alma imkanı var nasıl olsa!
Bu aralar en çok ev, arsa, otomobil nerede satılıyor dersiniz?
Bildiniz; ücretsiz ilan verilen internet sitelerinde. Millet, direksiyonuna dahi oturmadan otomobil için kaparo veriyor.
Hatta şimdi bazı ekspertiz firmaları türedi. Diyelim ki İstanbul'da oturuyorsunuz ve Adıyaman'da satılan bir otomobili gözünüze kestirdiniz... Eksper şirketine küçük bir meblağ ödüyorsunuz; onlar da o arabayı servislere, ustalara götürüp size 'Alın' ya da 'Almayın' diyor.
Hepsini geçtim. İnsanın hayatındaki en önemli seçim olan izdivaçların televizyonda gerçekleşmesine ne demeli? Milleti üç dakikalık çay içimi süresinde tercihe zorluyorlar. 50 yıl aynı yastığa baş koymayı düşlediğiniz kadın için üç dakikada karar veriyorsunuz!
Diyeceğim o ki; teknolojik hayat bizi seçim tembelliğine sürükledi. Ama bugünkü, öyle sıradan bir seçim değil.
Mıncıklayın, avuçlayın, sıkın, üzerinde zıplayın, test sürüşü yapın, hatta mümkünse flört edin ve oyunuzu öyle verin!