Nobel ödüllü bilim adamımız Prof. Aziz Sancar, her ağzını açtığında senaristlere yeni bir ilham veriyor olmalı. Zaten hocamızın hayatından neredeyse bir düzine film çıkar. Mardin'de sekiz çocuklu mütevazı bir ailenin en küçüğüymüş. Gaz lambasında ders çalışarak bitirmiş ilk ve orta okulu. Ailesi onu okutmak için büyük fedakarlıklara katlanmış. O da karşılığını vermiş. Doktor olarak kasabasına geri döndüğünde sadece sağlık ocağındaki mesai ile yetinmemiş, evine gece yarısı gelenleri bile muayene etmiş, dertlerine derman olmuş. Sonra ABD'ye göç etmiş ve orada kendini zirveye taşıyan muhteşem kariyerine başlamış. DNA ve genetik üzerine insanlığın kaderini değiştirecek buluşların altına imza atmış.
Atatürk ve Cumhuriyet aşığı, gerçek bir vatanperver olan Aziz Hoca şimdilerde röportaj üstüne röportaj veriyor. Son olarak hayatı boyunca hep kızlar tarafından terk edildiğini, hiç televizyon ve tiyatro izlemediğini söyledi.
Dramaya bu kadar müsait bir başarı öyküsü olabilir mi? Bir yukarıdaki yapay tesadüfler silsilesine bakın, bir de Sancar'ın 'ev yapımı' hayat hikayesine... Ben film yapımcısı olsam, telif hakları için şimdiden hocanın kapısında yatmaya başlardım...