Derdimiz büyük... Her sabah şehit haberlerine uyanıyoruz.
Akan kanın bir an önce durması için dua ediyoruz.
Ama terörün bir yıkıcı etkisi daha var ki, farkında değiliz. Eğer yaşadığımız terör olayları, diğer önemli sorunlarımızı perdeler ve görünmez kılarsa, tahrip edici etkisi çok daha büyük olur.
Bizler son günlerde terör olaylarına odaklanmışken, en az onun kadar önemli bir başka derdi öteliyoruz:
Trafik terörü...
CNN Türk'ün verdiği istatistik inanılmazdı. Son dokuz gün içinde trafik kazalarına tam 114 (yazıyla yüz ondört) kurban vermişiz. Yani ortalama her gün 13 kişiyi trafik terörü yüzünden toprağa vermişiz. Onları al bayraklı tabutlar içinde, liderlerin katıldığı cenaze törenleri ile defnetmediğimiz, haber bültenlerinde sadece 'sayı' olarak geçirdiğimiz için 'asli terörden' daha önemsiz görüyoruz. Oysa en az diğeri kadar geleceğimizi tehdit ediyor.
Düşünün; 19 kişilik minibüse 38 kaçak göçmeni balık istifi doldurup yola çıkarmışlar.
Minibüs, İstanbul'dan ta Balıkesir Havran'a kadar 500 kilometre yol yapmış ama işi 'yol güvenliğini ve insan hayatını koruyup kollamak' olan bir tek görevli bile o ölüm makinesini çevirip 'Durun kardeşim, ne yapıyorsunuz?' dememiş!
Sonunda beklenen olmuş, içine üç katı insan doldurulan 'tekerlekli konserve', yokuşta yoldan çıkıp istinat duvarına bindirmiş. Sonuç:
11 ölü, onlarca yaralı...Şu bizdeki trafik canavarının iştahına bakar mısınız? Zavallı göçmenlerin suda boğulmalarına bile izin vermiyor! 'Asli terörü' bitirmek için hava kuvvetlerimiz bu aralar fazla mesaide. Oysa trafik terörünü önlemek çok basit: 'Umursamazlık' dağlarına iki sorti yeter!