Sezonun en fazla merak ettiğim filmiydi Yağmur- Kıyamet Çiçeği... Çünkü genç yaşında aramızdan ayrılan Karadenizli ozan Kazım Koyuncu'nun sıra dışı yaşam öyküsünü kendisine eksen alıyordu. Ama film çıkışında, galadaki pek çok sinemasever gibi benim de yüzüme derin bir tatminsizlik ifadesi yerleşti. Çünkü bu kadar renkli ve derinlikli bir yaşam öyküsü, filmin yan öykülerinin gölgesinde kalıvermişti.
Trabzonspor'un şampiyonluğu kaybetme hüznü, nasıl olduysa Kazım'ın ibretlik dramının önüne geçmişti. Aslında tam tersi olmalıydı. Önde Kazım, fonunda Trabzonspor, Nataşa sorunu ve Çernobil felaketi yer almalıydı. Filmden, meyvesi yere düşen elma şekerinin çubuğuyla öylece kalakalmış bir çocuk şaşkınlığıyla çıkmamın sebebi de işte buydu. Yahu Engin Hepileri gibi hem fizik, hem ruh olarak Kazım'a ikiz kardeşi gibi benzeyen bir oyuncu bulmuşsun, çeksene evrensel bir biyografi... Coştursana, tüylerini diken diken etsene, yüreğini kabartsana milletin... Gel de Erkan Kolçak Köstendil'in, Devrim Saltoğlu'nun şahane oyunculuklarına yanma...