Senaryolarda 'deniz bitince', uyarlama diziler de birbirini kovalamaya başladı. Sonuncusu, önceki gece Kanal D ekranında izleyiciyle buluştu.
The Killing dizisinden devşirilen Cinayet, polisiye kulvarında şansını arayacak. Kayıp'ı başarıyla(!) kaybeden, Galip Derviş'i 'kerhen' ekranda tutan Kanal D, polisiye inadını sürdürse de, yıllardır kimsenin Arka Sokaklar'ın yanına bile yaklaşamaması ilginç.
Bu arada Kanıt ve Karakol gibi polisiyelerin ekrana tutunamaması da bu kulvarın ne denli 'kaygan' olduğunun bir ispatı.
Nurgül Yeşilçay son dönemde yaşadığı dizi kabusunu bu yapımla atlatabilecek mi bilmiyorum. Giderek daha mı 'donuk' oynuyor, yoksa bana mı öyle geliyor, karar veremedim.
Engin Altan Düzyatan'a ise cinayet masası komiserliği daha bir yakışmış sanki. Ama öyle bir Ahmet Mümtaz Taylan performansı vardı ki, herkese parmak ısırttı.
Taylan, bir kez daha etkileyici oyunculuk yeteneğini konuşturma fırsatı bulmuş. 'Kızının cesedini bulan baba' sahnesi ancak bu kadar inandırıcı oynanabilirdi.
Star TV ise Cinayet'in gala gecesini Celal ile Ceren filmiyle imha edip reyting satrancında çok doğru bir hamle yaptı.
Beni düşler sahnesinden koparıp yeniden gerçeğin orta yerine koyan ise otomobilin dereden çıkartılma sahnesiydi. Yahu dereye uçan araç bu kadar mı hasarsız olur? Üzerinde tek bir çizik yok. Güneşe koy kurut, sonra galeriye çekip 'sıfır kilometre' diye eline öpene sat; o kadar yani...
Belli ki vinçle suya şöyle bir daldırıp çıkarıvermişler. Ayrıca belediye başkanlığına oynayan adam, niye üzerine kayıtlı otomobilin içine ceset koyup dereye yuvarlasın ki?
Ben hayatımda bu kadar 'açık' bir komplo daha görmedim. Dizinin orijinalini yazanlar, gelsinler de 'komplonun ağa babasını' bizim memlekette etüt etsinler.
Bir de diziyi uyarlayacağım diye niye bunca zahmete giriliyor ki? Gerçeğine dublaj yaptır, sür ekrana; ne siz eziyet çekin, ne seyirci... Bakın; ATV, Charlie'nin Melekleri'ni öyle yaptı, fena mı oldu?