Yazmaktan asla bıkmayacağım: Hakan Yılmaz, sit-com için yaratılmış bir oyuncu... ATV'nin yeni dizisi Cesur Hemşire'yi bana bu denli sevdiren etkenlerin başında da Hakan Yılmaz'ın artık alıştığım ama her seferinde takdir etmekten geri duramadığım oyunculuğu geliyor.
Ama rekabetin tavan yaptığı şu kaygan televizyon zemininde sadece bir kişinin oyunculuk performansı koca bir diziyi sürüklemeye yetmiyor. Bu nedenle Şebnem Bozoklu, Fırat Doğruloğlu ve Sezai Aydın'ı da ayrıca tebrik etmek gerek. Özellikle Fırat Doğruloğlu'nun hayat verdiği Başhekim Kenan karakteri yeni bir fenomene dönüşebilir.
Ve Tuluğ Çizgen her zaman olduğu gibi yine kendisine ayrı bir paragraf açılmasını 'zorunlu' kılıyor. Yahu insan şu 'oyunculuk lezzetini' yıllardır bir an olsun yitirmez mi? Pes vallahi...
Diziyi bu kadar sahici ve komik kılan ana unsur ise özenle yazılmış, zeki diyaloglarla beslenmiş senaryosu. Haluk Özgenç-Gülşen Okumuş ikilisi, bu nedenle özel bir tebriği hak ediyor. Cesur Hemşire, insanların pazartesi sendromuna hazırlandığı çöl kuruluğundaki pazar ekranında sığınılacak bir rehabilitasyon merkezi görevi üstlenebilir.
Hemşireliğin kutsal bir meslek olduğunu hepimiz biliyoruz. Haber bültenlerinde boy gösteren bazı gözü dönmüş hasta yakınları dışında... Acaba diyorum, sağlık personeline yönelik şiddetin önlenmesi yolunda bizim kaytan bıyıklı, iri yarı Cesur Hemşire gibilerin çoğalması, caydırıcı bir yöntem olabilir mi? Acaba hastane duvarlarına o meşhur parmağıyla sus işareti yapan çıtı pıtı hemşire hanım yerine, Hakan Yılmaz'ın elini yumruk yapmış, dişlerini sıkmış portresi mi asılsa ne?