Haber, dün bizim gazetenin ikinci sayfasının eteklerindeydi. Zeynep Mansur, internetteki mayolu ve dekolteli fotoğraflarının silinmesi için avukatı aracılığıyla başvuruda bulunmuş, reddedilmiş. Ardından avukatı, bu kez bir tatil sırasında Mansur'un habersizce çekilen üstsüz fotoğraflarının internet arşivinden kaldırılması için dilekçe vermiş, mahkeme onu da reddetmiş.
Düşündüm... Hangimizin hayatında 'keşke' ile başlayan bir cümle yok ki?
Hangimiz öyle ya da böyle; yaptığımız bir hareketten, seçtiğimiz bir yoldan, takındığımız bir tavırdan dolayı pişmanlık duymadık?
Neyse ki Allah insanı 'unutkanlık' ile donatmış. Eğer hiçbir şeyi unutmasak; kayıpların, ayrılıkların acısına nasıl dayanır, hayatımızı yeni baştan nasıl inşa edebilirdik ki?
Ama internet icat oldu olalı, artık hiçbir şeyi unutmak mümkün değil. İnsanın hataları, pişmanlıkları, 'keşke'leri; basit bir internet motoru aramasında cehennem zebanisi gibi karşısına dikiliveriyor.
YA HABERİ YOKSA?
Zeynep Mansur'un ilk başvurusunun reddedilmesi bir yere kadar su götürür. Stüdyoya girmişsinizdir. Yeni albümünüze dikkat çekmek ya da dergi kapağında yer almak için mayonuzla objektiflere güzel güzel pozlar vermişsinizdir. Bilinçli olarak kullandığınız bu inisiyatif, bir senete imza atmak gibi yorumlanabilir ve başvurunuz mahkeme tarafından reddedilebilir.
Peki ya siz tenha bir yerde, her şeyden habersiz güneşlenirken; bir yerlere 'mevzilenmiş' paparazziler tarafından görüntülenirseniz ve bu fotoğraflar sizin onayınız olmadan gazetelerde, internet sitelerinde yayınlanırsa ne olacak?
Basın Kanunu'nda yeri var. Hiçbir fotoğraf, 'obje' olan kişinin onayı olmadan yayınlanamaz! O zaman bu fotoğrafın internetten silinmesi için yapılan başvuruyu, nasıl olur da 'Sansüre girer' diye reddedebilirsiniz ki?
SANSÜR BAŞKA ŞEY
Tabii ki basına yönelik antidemokratik girişimleri, baskıyı, sansürü savunacak değilim. Ama arada çuvaldızı kendimize batırmak zorundayız ki; halkın 'güvenini' kazanabilelim, en küçük bir sansür girişiminde vatandaşın desteğini arkamızda bulabilelim.
Herkes Asena Erdem- Berkay olayı üzerine ahkam kesip adeta fikir sümkürürken, bu olayda beni ilgilendiren tek bir kişi var:
Asena-Caner Erdem çiftinin 2 yaşındaki çocuğu...
Zavallı çocuk, birkaç yıl sonra aklı erip de internete girdiğinde bu fotoğraf ve yorumlarla karşılaşacak.
Peki çocuğun yaşayacağı travmada, pişmanlıkları sürekli cilalayıp duran bu 'sınırsız internet özgürlüğü'nün de payı olmayacak mı?