Bu hafta en az üç kez, 'İyi ki o geceye gitmemişim' diye Allah'a şükrettim.
Hangi geceye mi? 1999'da Ahmet Kaya'ya çatal fırlatılan Magazin Gazetecileri Derneği gecesine... Oysa üyesi bulunduğum derneğin gecelerine hemen her yıl giderdim. Allah korumuş yani...
Neden mi? O gece, o fotoğraf karesine, video görüntülerine giren kim varsa 'faşist' ilan edildi de ondan...
En başından söyleyeyim: Ahmet Kaya'ya o gece yapılanları vicdan sahibi hiç kimsenin savunması mümkün değil. Ama o gece orada Kaya'yı linç etmeye yeltenenleri cezalandırmaya çalışırken, günahsızları ayırmadan kuruların yanında yaşları da yakmanın bir başka 'topyekun linç girişimi' olduğunu düşünüyorum.
Çatalı fırlatan, Kaya'ya eşinin yanında küfreden, kim oldukları belli o birkaç kendini bilmez bir yana, tek suçları anın psikolojisine uyarak 'Memleketim' şarkısını söylemek olan ve yıllardır sanatçı kişilikleriyle bu ülke insanlarının kültürel gelişimine katkı sağlayanları aynı torbaya atıp ağzını bağlayarak denize savurmayı hiç de 'demokratik' bulmuyorum. Pireleri tek tek yok etmek dururken, kestirmeden yorgan yakmayı ne zaman bırakacağız acaba...
BİR ÖNERİM VAR
Ahmet Kaya'ya o gece reva görülen; tek kelime ile 'ayıp' ve dahi 'günah'tır. Ama meselenin yıllar sonra adeta bir 'cadı avına' dönüştürülmesi de bugün tesis edilmeye çalışılan barış ve huzur ortamına hizmet etmekten ziyade, daha büyük bir kutuplaşma getirir. Oysa o gece bu memleketin tüm değerlerini içine sığdıran 'Memleketim' şarkısı da, İbrahim Tatlıses ile Mahsun Kırmızıgül'ün barışmasının ardından birlikte söyledikleri 'Hepimiz Kardeşiz' türküsü de 'bir ve beraber' olmanın müziğe dökülmüş halidir.
Şimdi... Hayata geçirilmese bile en azından 'tartışılması' gerektiğine inandığım bir önerim var:
O gece, sadece o toplu fotoğrafın içinde yer aldıkları için topa tutulan, yerden yere vurulan Türkiye'nin en önemli sanatçılarının; 'barış' adına yapacakları bir 'jest' olduğunu düşünüyorum. Hep birlikte, Ahmet Kaya'nın ölümsüz şarkılarının yer alacağı bir 'tribute', yani 'saygı' albümü için stüdyoya girmeliler... Serdar Ortaç, Adnan Şenses, İbrahim Tatlıses, Mahsun Kırmızıgül, Ajda Pekkan, Ferdi Tayfur, Ebru Gündeş, Muazzez Ersoy, Emel Sayın, Beyazıt Öztürk ve diğerleri.... Orada 'sanatçı' kimliğiyle bulunan herkes, birer Ahmet Kaya şarkısıyla o albümün içinde yerini almalı.
Sakın yanlış anlaşılmasın; bu bir 'özür' ya da 'gönül alma' girişimi değil. Zaten oradaki pek çok sanatçının olayda sorumluluğu olmadığı gibi özür dilemek için de bir zorunlulukları yok.
Bunu sadece 'toplumsal barışa hizmet' adına yapmalılar. Yoksa Ahmet Kaya şarkılarının 'bu ülkenin nefesi' olduğunu, bir arada yaşamaktan her daim mutlu olduğumuzu daha iyi nasıl anlatabiliriz ki? Eminim, yaşasaydı, bu öneriyi benden önce sevgili Savaş Ay ağabeyim yapardı...