Çarşamba günü pek çok ekranda mevlit özel yayınları vardı. Ama en güzel, en yüreklere dokunan, en ilginç yayın, bir gündüz kuşağı programından geldi.
Seda Sayan'ın TV 8 ekranlarında sunduğu Miraç Kandili Özel Bölümü'nü adeta gözümü kırpmadan izledim. Programı benim için cazip kılan en önemli unsur ise Seda Sayan'ın konuk ettiği genç ilahiyatçı Selman Okumuş'tu.
Bir hoca düşünün ki, değme dizi oyuncularına taş çıkartacak kadar yakışıklı olsun, harika giyinsin.
Bir hoca düşünün ki, dini bilgileri her daim güncel olaylardan örnekler vererek açıklasın, gündeme de en az dini konulara olduğu kadar hakim olsun. Her bilgiyi, dini esaslarla birlikte, akıl ve mantık süzgecinden de geçirerek aktarsın.
Hep yol gösterici, hep hoşgörülü olsun...

SEDA'NIN SEVAP DEFTERİ
Televizyon 'görsellik' demek.
Televizyonda insanları etkilemenin yolu, görüntüden, tavırdan, tarzdan, iyi konuşmaktan, doğru tonlamadan, iyi vücut dili ve jest kullanmaktan geçiyor.
Bu genç hocamızda, saydıklarımın hepsi fazlasıyla var. Bu arada Diyanet İşleri Başkanlığı'nın camilerde görevli imam ve müezzinleri Hac ve Umre ziyaretlerine göndermek için bir organizasyonunun bulunmadığını, görevlilerin tercüman ya da rehber olarak seçilmedikçe kendi imkanlarıyla bu ziyaretlerini gerçekleştirdiklerini Seda Sayan'ın programı sayesinde öğrendim.
Düşünün, halka dini konuları anlatan, onlara yol gösteren 'ulema' diyebileceğimiz pek çok kişi, hiç kutsal topraklara ayak basmamış.
Olacak şey mi?
Bu durum Seda Sayan'a da tuhaf gelmiş olacak ki, geçenlerde bir cami imamı ile karısını, tüm masraflarını cebinden karşılayarak, Umre'ye göndermiş.
Seda Bacımız önce semtindeki garibanlara el uzattı, sonra muhtaçları okuttu, ardından tüp bebek servislerini teyakkuz durumuna geçirip çocuk özlemi duyanları kendi deyimiyle 'çatır çatır' doğurttu. Şimdi de din görevlilerini kutsal topraklara gönderiyor.
Günahlarını bilemem ama sevapları için Seda'nın defterine yeni sayfalar ekleniyordur herhalde...