Drogba ilk maçındaki yarım saatlik performansının ardından yere göğe sığdırılamamıştı. Ben de bu konuda temkinli olunmasına yönelik bir yorumda bulunmuştum. 'Bu acele niye?' başlıklı o yazıda demiştim ki:
"30 dakikalık performansın bu denli büyük yankı uyandırması, medyada bu kadar fütursuzca tüketilmesi acaba doğru mu?
Drogba'nın sırtına fazladan yük mü bindirildi? Şimdi herkes her maçta onu 'kurtarıcı' olarak görecek. Büyüyen beklenti belki de ayaklarına kilit olacak. Çünkü Drogba bugüne kadar oynadığı takımlarda sorumluluğu hep en az kendisi kadar ünlü diğer yıldızlarla paylaştı. Giderek 'tek adam' haline dönüşmek acaba onu yalnızlaştıracak mı?
Drogba'nın yeni bir reyting ve tiraj sağmalı olmasını, bu nedenle medyada göklere çıkarılmasını anlayışla karşılıyorum. Çünkü giderek gerileyen futbolumuzun yeni bir başarı hikayesine ihtiyacı vardı. Futbol yorumcularının büyük bir 'şehvetle' Drogba'ya sarılmaları da sırf bu yüzden. Ama bu konuda bir 'doz aşımı' yaşandığını düşünüyorum. Diş macununu ortasından sıkma alışkanlığımızı bir türlü terk edemedik. Drogba'yı ağır ağır hazmetmek dururken, tek lokmada midemize indirmek, umarım 'kramp'a neden olmaz."
Bu yazının ardından Drogba, üç maça daha çıktı... Performansı, Ben Bilmem Eşim Bilir sunucusu İlker Ayrık'ın deyimiyle: Tırt!
Bakıyorum, dereyi görmeden paçayı sıvayan spor yorumcuları sus pus. Bugün futbolumuzun içine yuvarlandığı karanlık kuyunun başında 'skor yazarlığını' bir türlü 'spor yazarlığı' seviyesine taşıyamayanlar olmasın sakın?