Karadayı, pazartesi günlerini 10 yıldır esir alan Arka Sokaklar'ı bile başka güne kaçırtacak kadar ilgi gördü. Yayınlandığı tarihten bu yana özellikle AB grubu seyirci reytinglerinde zirveyi kimselere bırakmadı.
Peki Karadayı neden izleniyor?
Bunun pek çok sebebi var. Birincisi; Ay Yapım, Ezel ile yükseğe çıkardığı çıtanın altından geçmedi, çıtayı daha da yükseltti.
İkincisi; dizinin senaryosu zekice yazılıyor. Her hafta son karede izleyenler, 'Bu oyun burada bitti. Artık gerçekler ortaya çıkacak' diyor ama ertesi bölümde tüm kağıtlar yeniden dağıtılıyor. Bu nedenle senaristler; Sema Ergenekon ve Eylem Canpolat koca bir alkışı hak ediyor.
Yönetmen Uluç Bayraktar'ın tıpkı Ezel'de olduğu gibi en sıradan sahneyi bile dantel işine dönüştürmesi ise diziye ayrı bir lezzet katıyor. Karadayı'nın; adaleti sorgulayan vatandaş sayısının giderek arttığı günlere rast gelmesi de, izleyiciyi empati yapmaya zorluyor. Oyuncu kadrosu ise tek kelime ile mükemmel. Bergüzar Korel'in dizilerde hep aynı kadını oynadığı yönündeki eleştiriler bir yana, Kenan İmirzalıoğlu ile Çetin Tekindor'un karşılıklı 'döktürmeleri', izleyicinin burnunu ekrana yaslıyor.
Ben de dizinin ilk bölümlerinde tüm senaryoyu bu üç oyuncunun sırtlayacağını düşünmüştüm ama Yurdaer Okur, ortaya öyle bir 'Savcı Turgut' karakteri çıkardı ki; pek çok insan, sadece onun için diziyi izler oldu.
Yurdaer Okur uzun zamandır bu köşenin takibinde olan bir oyuncu.
Köprü dizisiyle fark edip Sakarya Fırat'taki 'Kerküklü' karakteri ile yeteneğine hayran kaldığım Okur; Karadayı'nın fenomen haline gelmesinin en önemli nedenlerinden biri.
Çekimler başlamadan önce bu rolün Yavuz Bingöl'e teklif edildiğini ancak sanatçının film çalışmaları nedeniyle teklifi geri çevirdiğini öğrendiğimde üzülmüştüm. Ama gördüm ki; Yurdaer Okur, Yavuz Bingöl'ü hiç de aratmadı. Okur, 'kulübeden' gelip yıldız oyuncunun formasını bir daha çıkarmamak üzere sırtına geçirenlerden...