Yine bayram ve yine 'kanyolları'na dönen karayolları...
İnanın, bayram günlerinde içimden haber bültenlerini izlemek, gazete sayfalarını çevirmek gelmiyor. Trafik kazalarının dehşeti, terör olaylarıyla beraber bütün bayram sevincini, coşkusunu süpürüp götürüyor.
Yüreğimin dayanmadığı görüntülerin başında ise kaza sonrası müdahalede bulunan ekiplerin, cep telefonlarıyla ölen kişinin yakınlarına durumu bildirdiği dramatik sahneler geliyor...
Bazen bir itfaiye görevlisi, ölen kişinin çalan telefonuna, elinde bir ateş parçası tutuyormuş gibi bakıyor.
Bazen çalan bir cep telefonunun sesi, o sırada cesedi torbaya yerleştirmekte olan sağlık görevlisinin kulağını deliyor. Çoğu zaman da o telefon konuşmalarındaki kelimeler, kazayı haber vermekte zorlanan polis memurlarının boğazına yumru gibi yerleşip bir türlü yutulamıyor.
İzlediğim son haber bülteninde bir itfaiye görevlisi, kazada ölen kişinin cep telefonunu açtı ve hayatının en zor yalanını söylemek zorunda kaldı.
'Yok, yok bir şeyi yok. Ayakta, ambulansa bindi, kontrol için hastaneye gitti. Ama siz yine de gelseniz iyi olur...'
Haber bültenlerinde sıkça izlediğimiz bu dramatik sahnelerden esinlenen etkili bir trafik uyarı klibi, şu sıralar ekranlarda dönüyor. Mehmet Aslan'ın motosikletli trafik memurunu canlandırdığı klipte, polisimiz, kaza geçirenlerin yakınlarına telefon ediyor, bu en zor görevinin üstesinden gelmek için...
Ama o haberlerin ailelere gitmesini engellemek sizin elinizde. Yeter ki elinizin altındakinin sadece bir direksiyondan ibaret olmadığını, 'sizin ve sevdiklerinizin hayatına yön verdiğini' unutmayın...
İnsanları trafik konusunda uyarayım derken, gönlünüzü kasvete bürümek istemem. En iyisi, her izleyişte dudağıma kocaman bir gülümseme oturtan bir başka 'telefonlu' reklamdan söz edeyim.Yeni doğan bebeğinin 'Baba' demesini özlemle bekleyen işçi, tünel inşaatında çalışırken, eşinden telefon geliyor. Karısı diyor ki, "Seninki babaanne dedi ama üzülme, içinde baba geçiyor ya..." Umarım, hayat boyunca aldığınız en kötü haber, böylesi olur...