Sarah Jessica Parker'ın son filminin adı bu... Bizdeki 'yuvayı dişi kuş yapar' lafını alıp film yapmışlar. Ama ne film... Sıcacık, yumuşacık... Üstelik her bünyede bir çatlak bulup perdeden yüreğe damlayacak kadar da akışkan... Usul usul ama öyle önemli şeyler fısıldıyor ki insanın kulağına, hiç bitmesin istiyorsunuz...
Baktım; koca salonda sadece dört kişiyiz. Oysa bu filme özellikle kadınlar akın etmeli. Gişenin önünde, Şükrü Saracoğlu Stadı'ndaki gibi kadın kuyrukları oluşmalı. Ama yok... Belli ki bizimkiler herkesin cümbür cemaat ağladığı, kadınların şiddet gördüğü, tecavüze uğradığı, itilip kakıldığı yerli dizilerin peşinde...
Oysa Mucizeyi Kadınlar Yaratır filmi, kadınlara adanmış bir methiyeler dizisi... Eğer kadın olsaydım, salondan şöyle koltuklarım kabarık kabarık ayrılır, hayata daha bir kendimden emin ve moralli bakardım. Bense bir erkek olarak, her ne kadar kendimi biraz örselenmiş hissetsem de, kadınları anlama konusunda anahtar cümleleri cebime koyarak çıktım dışarı.
Film özellikle "Kariyer mi yapayım, çocuk mu?" kavşağında bir türlü yönünü belirleyemeyen yeni çağın depresif kadınlarına antidepresan olacak türden. Filmde önce çalışan annelerin omuzlarındaki yük, bütün ağırlığı ve kasvetiyle gözler önüne seriliyor. Sonra bu düğümün nasıl ilmek ilmek çözüleceği konusunda adeta sinema diliyle konferans veriliyor. Ve sizi, dünyada mucizeyi kadınların yaratacağına tüm yüreğinizle inandırıyor.
Sarah Jessica Parker 'dişi kuş' rolünde muhteşem inandırıcı. Greg Kinnear 'ideal koca'yı şahane oynuyor. Ama ben en çok Pierce Brosnan'a hayran oldum. Yaşıtları yavaş yavaş büyükbaba rollerine soyunurken, karizması onu ölene dek 'jön' bırakacak, bu çok belli...