Ohh, nihayet seyirciyi ters köşeye yatıran, sürprizli, heyecanlı, adam gibi bir yerli film finalimiz oldu... Aşk Tesadüfleri Sever filminin yapımcı ve yönetmeni Ömer Faruk Sorak'ı ilk önce bunun için kutluyorum. Malum, dünyada yaygın bir söz vardır: "Türk gibi başla, İngiliz gibi bitir" derler. İyi başladığımız pek çok şeyin sonunu getiremememiz, genetik bir sorunumuz olmalı. Bunun sinemamıza yansımasını da pek çok kereler, final sahnelerinden boynumuz bükük ayrılarak yaşadık... Ama bu kez nur topu gibi 'vurucu' bir finalimiz doğdu. Aslında film, 1960'larda Yeşiçam'da bazı sınırlı yetenekteki senaristler tarafından yazılmış, (Sette gazete paketinin arkasına bir sonraki sahneyi karalayan senaristler vardı) kısıtlı teknik ve maddi imkanlarla çekilmiş olsaydı, bugün 'dalga geçtiğimiz filmler' kategorisinde gösterilebilirdi. Hani bazı eski Yeşilçam filmlerinde, "Yok artık, bu kadar da tesadüf mü olur?" dediğimiz pek çok sahne var ya, işte bu filmde onların âlâsı var. Ama öyle sağlam bir senaryo, öyle iyi bir kurgu ve o kadar yaratıcı bir reji var ki, inanıp izliyorsunuz... Aynı konuyu işlemesine rağmen, dalga geçilen eski filmlerle bu film arasındaki farka ise 'sinema' diyoruz. Ustalara ayak uydurmayı başaran Belçim Erdoğan'ın yanı sıra, Mehmet Günsür'ün sıcak, gösterişsiz ve inandırıcı oyunculuğu, filmi izlenir kılan faktörlerden. İyi de bu kadar yakışıklı, karizmatik, yetenekli bir adam, niye ortalarda 'Çakma Johnny Depp' kılığında dolaşır ki? Umarım bu da bir tesadüftür. Zira Mehmet'in 'imaj tırtıklamaya ihtiyaç duyacak' en son kişi olduğunu düşünüyorum.