National Geographic'de Tarkan'ın seslendirdiği Büyük Göçler belgeseli geçen pazar akşamı nihayet izleyici ile buluştu. Tarkan iyi iş çıkarmış. Ama sesi, bir belgesel için fazla buğulu ve romantik... Diyor ki, "Göç etmek için doğdularrrr... Ya göç edeceklerrrr ya da öleceklerrrr... Kırılgannn kanatlarıyla kıtalara uçuyorlarrrr... Tıkırdayannn adımlarıyla durmadan yol alıyorlarrr..." Sesinde öyle koyu bir hüzün, tonlamalarında öyle kasvetli bir melodram var ki, insanın göç eden öküzler için hüngür hüngür ağlayası geliyor. Ekran başındayken "Niye göç ettiriyorsunuz bu hayvancıkları... Onlara yurtlarında iş, ekmek olanağı tanısanız ya... Kolay şey mi gurbet? Bir yiğit gurbete gitse, gör başına neler gelir?" filan diye ağıt yakmamak için zor tutuyorum kendimi. "Ahh" diyorum içten içe, "Keşke Tarkan, nefesini Toroslar'da itilip kakılan son göçerlere saklasaydı... Ya da Güneydoğu'da güvenlik gerekçesiyle köylerinden sürülenlere... Kalktı göç eyledi Afşar illeriiiii!.." Fantezi bir yana, ünlülerin belgesel seslendirmesini şiddetle destekliyorum. Belki de bugüne kadar hayatında hiç belgesel izlememiş bir genç, sırf Tarkan seslendiriyor diye ekrana takılmış ve bir anda keşfettiği bu yeni dünya sayesinde doğa sevgisiyle donanmış olabilir. En kısa zamanda Okan Bayülgen'den, Beyaz'dan, Acun'dan, Kuşum Aydın'dan, Müslüm Gürses'ten de belgesel seslendirmelerini bekliyorum. Müslüm Baba biraz yavaş okuyacağı için 128 bölüm sürebilir, hatta belgeseldeki pek çok hayvanın nesli tükenebilir ama olsun...