Yok, bu sefer olayın yaşandığı yer Taksim Meydanı değil. Antalya Uluslararası Havaalanı... Altın Portakal'dan dönerken havaalanında her zaman olduğu gibi iki ayrı rutin aramadan geçtik. Önce ana girişte, sonra da "steril bölüm" denilen kapıların bulunduğu yerde. Elektronik kapıda 'ötenin' hemen üstü aranıyordu doğal olarak. Peki nasıl aranıyordu? Elle!.. Yani güvenlik görevlileri, metale duyarlı el dedektörleri ile değil, tüm yolcuları elleriyle arıyorlardı. "Hayrola?" dedim görevliye, "Aletleriniz mi bozuldu? Yoksa böyle daha samimi mi oluyor?.." Görevli "Sormayın" dedi, "El dedektörümüz yok maalesef..." Düşünebiliyor musunuz? Güvenlik riski bir yana, ülkenin turistik açıdan en faal havaalanlarından birinde, yani vitrinimizde, yerli ve yabancı tüm turistleri elleyip, duruyoruz. Medeniyetin bahşettiği elektronik aletler dururken, bu işlemi en rahatsız edici şekilde yapıyoruz. Rahatsızlık sadece yolcular için geçerli değil. Terli vücutlara dokunmak zorunda kalan, hastalık bulaşma riski bulunan güvenlik görevlileri için de büyük işkence... Umarım bu ilkelliğe bir an önce son verilir.