Bir şekerleme reklamı izliyorum. Çocuklar, alışverişe çıkan mahalle sakinlerinin aldıkları şekerleri not edip, bayram günü ellerindeki listeye göre onların kapılarını çalarak "istihkaklarını" alıyorlar. İlk başta bu sevimli reklamı gülümseyerek izledim. Ama okurum Nesrin Özdemir'den gelen uyarının ardından reklama artık aynı sempati ile bakamaz oldum. İşte o mesaj: "Yüksel Bey, geçtiğimiz yıl Ramazan Bayramı'nda Kayseri'de 3 küçük çocuğumuz kapı kapı dolaşıp, şeker toplarken kayboldu. Bu yıl şeker firmalarının reklamlarında hâlâ evleri dolaşarak şeker toplayan çocukları konu etmeleri beni hayrete düşürdü. Maalesef her şey gibi geleneklerimiz de zamana uyarak değişim göstermek zorunda. Firmalar lütfen bunu dikkate alsınlar." Hatırlayın, nasıl başlıyordu Nazım'ın şiiri? "Kapıları çalan benim, kapıları birer birer. Gözünüze görünemem, göze görünmez ölüler..." Ve nasıl bitiyordu? "Çalıyorum kapınızı, teyze, amca, bir imza ver. Çocuklar öldürülmesin, şeker de yiyebilsinler..." Bir güzel bayram geleneğini, birkaç sapık ruha kurban vermek ne acı!..