Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Sahur ekranından iki harika öykü

Harika sahur programları izliyorum. Hatta onları kaçırmamak için sahura çok daha erken kalkıyor, bazen hiç uyumuyorum. atv enfes bir iş yaptı. "Mekke Medine Sahur" programı, Hac ya da Umre'ye gitme olanağı bulamayanlar için adeta bir teselli ikramiyesi gibi. Kutsal topraklarda gezilmesi, görülmesi gereken ne kadar yer varsa Dr. Erkan Aydın ve Faysal Atıl'ın rehberliğinde dolaşıyoruz. Üstelik bu kutsal mekanlar, az bilinen öyküleriyle birlikte ekrana getiriliyor. Star'daki Doç. Dr. Nihat Hatipoğlu ise zaten birkaç yıldır iftar ve sahur saatlerimin yoldaşı, gönüldaşı oldu. Öyle içten, öyle mütevazı bir üslubu var ki, insan ekran karşısında adeta tutsak oluyor. Önceki gece iki kanalda da aynı öykü anlatıldı. Bilmeme rağmen, yine büyük bir keyifle dinledim. Savaş sırasında iri yarı bir adam, İslam ordusu askerlerinin bir bölümünü kılıçtan geçirdikten sonra Hz. Ali'ye (R.A.) meydan okur. Ali, adamın karşısına geçer ve kapışmadan önce onu İslamiyet'e davet eder. Adam tınmaz. Hz. Ali onu alt eder, kılıcını havaya kaldırır ve bir kez daha Müslümanlığı seçerse onu affedeceğini söyler. Yerdeki adam Hz. Ali'ye tükürmeye yeltenir. Bunun üzerine Hz. Ali, kılıcını kınına koyar ve arkasını dönüp, yürümeye başlar. Adam yerden doğrulup, hayretle sorar: "Ya Ali, neden bağışladın beni?" Hz. Ali yanıt verir: "O ana kadar dinim için savaşıyordum. Ama sen bana tükürünce nefsim öne geçti. Eğer boynuna kılıcı indirirsem, bunu dinim için mi yoksa nefsim için mi yaptığımı bilemezdim. Onun için en iyisi seni öylece bırakmaktı..." Bu sözlerden çok etkilenen adam, "Demek senin dinin bu kadar yüce, bu kadar derin. Öyleyse bana da İslamiyet'i öğret" deyip, emrindeki 70 adamıyla birlikte İslam ordusunun safına geçer... Bir başka öyküyü ise ilk kez atv'de Dr. Erkan Aydın'dan dinledim: Adam, imamın yanına gelip, sorar: "Ben rüyamda Hz Muhammed'i (S.A.V.) görmek istiyorum, ne yapmam lazım?" der. İmam, "Balık tut, bolca tuzla ve ye, öyle uyu" der. Adam, denileni yapar. Ertesi sabah kan ter içinde ulemanın yanına gelir: "Yahu bütün gece hep su gördüm. Sürekli ıslaktım, su içindeydim. Dilim damağıma yapıştı ama Peygamber Efendimiz'i (S.A.V.) göremedim" diye dert yanar. Bilge adam yanıt verir: "Eğer peygamberimize duyduğun ihtiyaç, suya duyduğun ihtiyaç kadar olsaydı, onu rüyanda mutlaka görürdün!.. Sen sadece suya yandığın için onu göremedin."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA