Çocuklar Duymasın'ı izlemek, bütün bir gün boyunca televizyon seyretmeye bedel. Zira içinde eğlence de var, haber de, eğitim de, sosyal mesaj da, hatta yemek tarifi bile var. Bu hafta Haluk'un ev halkına verdiği ekonomi dersi müthişti. Özellikle elektrikli ev aletlerinin kullanımı konusunda söyledikleri eminim pek çok evde o gece uygulamaya konulmuştur. (En çok da, elektronik aletlerin stand-by konumundayken, açık bulundurulduğu anlardaki kadar enerji harcadığı gerçeği vurucuydu) Haluk, cep telefonundan çamaşır makinesi kullanımına kadar pek çok konuda önemli dersler verdi. Yemek pişirme becerisiyle ünlü Pınar Altuğ'un, Ramazan sofralarına lezzet katacak tarifi de müthişti. Çoklu iftar davetlerinde herkesin güllaç getirmesi de mizahi bir dille eleştirildi. (Demek ki neymiş? Sizin aklınıza ilk gelen, başkalarının da ilk düşündüğü olabilirmiş!) Ama gecenin en "şık" eleştirisi, firmaların Ramazan'da yaptıkları "göstermelik" gıda yardımı uygulamasıyla ilgili olandı. Haluk'un "yuppie" görünümlü yeni iş arkadaşı, yardım paketleri karşılığında makbuz alınmasını, böylelikle masrafın vergiden düşülmesini önerince, Haluk'tan aynı yöntemi benimseyen tüm iş sahiplerine tokat gibi bir yanıt geldi: "O zaman hayrı sen işlemiş olmuyorsun ki, devletin sırtına yüklüyorsun!.." Hep söylüyorum ya, "Çocuklar Duymasın sadece bir komedi dizisi değil" diye, işte size bunun en taze kanıtları... Bu arada gözüme batan çapağı da es geçemeyeceğim: Son derece geleneksel bir Türk erkeği portresi çizen Haluk, evde ayakkabı yerine terlik giyse daha inandırıcı olmaz mı?