Bugüne dek bu köşede hep "Küçük Sırlar" dizisinin aleyhine izleyici görüşleri yer aldı. İlk kez lehinde görüş bildiren bir okurumuz oldu. Katılırız ya da katılmayız ama olaya farklı bir pencereden bakan okurumuz Göker Güner'in görüşleri de benim için değerli: "Yüksel Abi merhaba, ben bu yaz lise son sınıfa geçtim, Fen Lisesi öğrencisiyim. Yayınlandığı ilk günden beri gerek sizin, gerekse okurlarınızın dilinden hiç düşmeyen 'Küçük Sırlar' dizisi ile ilgili eleştirileri hayretler içerisinde okuyorum. Nedeni ise şu: Evet, her türlü pislik var; sigara, alkol, anne-babanın arkasından iş çevirmeler kısacası benim yaşıtlarımda olmaması gereken her şey... Ama velilerin bundan şikayet etmelerini anlamıyorum. Bizim evde de Kanal D var, bizim evdeki Kanal D'de de her çarşamba yayınlanıyor bu dizi. Annem izlediğimi biliyor, hatta bazen o da izliyor dizinin kimi kısımlarını. O neden ben kötü yollara düşerim, uyuşturucu kullanırım, serserinin teki olur çıkarım diye korkmuyor? Hem ayrıca üzerimizden bir Kurtlar Vadisi fırtınası geçtikten sonra ailelerin artık hiç bir şeyden şikayet etmemeleri gerektiği kanaatindeyim. Şahsen ben sağda solda her önüne gelene ahkâm kesen, uzun paltolar, boyunda beyaz atkılarla okula gelip sınıfta öğretmene saygısızlık eden, hatta öğretmeni döven, arkadaşını bıçaklayan gençlik yerine; yolu okula düşmeyen, her gün farklı bir kızla gününü gün eden, kıyafete, yemeye içmeye yüzlerce TL harcayan, arkadaşıyla bir kızı tavlayabilmek için arabasına iddiaya giren gençlikten olmayı tercih ederim, ta ki ekranlarda normal bir lise dizisi dönmeye başlayana kadar... Onlardan yaşça küçük biri olarak tüm ebeveynlere tavsiyem, çocuklarına gerekli aile terbiyesini, bilgi birikimini, kişiliği kazandırmaya uğraşmaları. Çocuklarını düzgün yetiştirdikten sonra zaten bu tarz dizileri acımasızca eleştirmelerine gerek kalmaz, çocukları TV başındayken panik olmazlar. Tıpkı benim ailem gibi. Çünkü onlar bana bir tercih yapmam gerekirse Çetin, Ali, Demir üçlüsünden hangisi gibi olmam gerektiğini bilecek terbiyeyi verdiler. İlle de her dizinin bir mesajı olması gerekiyorsa, tüm kardeşlerim ve aileleri için ben yazayım: Biz bu diziden nasıl bir öğrenci olunmaması gerektiğini, nasıl bir anne baba olunmaması gerektiğini (Çetin ve Ayşegül'ün anne babaları), Ayşegül karakterine özenince dışarıdan ne kadar itici görünüleceğini, Meriç gibi kendimiz olmaktan vazgeçip başkaları gibi olmaya çalışınca başımıza neler gelebileceğini, örnek bir anne profilini (Şenay Gürler) öğreniyoruz. Kötü tarafları olduğu kadar iyi yanları da var dizinin. Aksi takdirde biz gençler de velilerimizin ruh sağlığı için kış boyunca 'Yaprak Dökümü' ile ilgili sizi eleştiri yağmuruna tutacağız sanırım. Saygılarımla..."