Niğde TV'de program yapan genç televizyoncu meslektaşımız Yakup Sağlam, ilginç sokak röportajları ile tanınıyor. Geçen yıl eline mikrofonu alıp, halk arasında dolaşmış ve "Amerika'daki özgürlük heykeli Türkiye'den kaçırılmış, ne diyorsunuz?" diye sormuş. Bu martavala inanan vatandaşların yanıtları, siyasetin moda deyimiyle "makara kukara" konusu olmuş. Yakup, geçen hafta da eğitim sistemimiz konusunda bizlere acı tespitler yapma olanağı sunan yeni bir röportaja girişmiş. Bu kez Niğde'de okuyan üniversite öğrencilerine "Geçtiğimiz günlerde Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından bir açıklama yapıldı. Nesli tükenmekte olan dinozorların koruma altına alındığı açıklandı. Sizce bu yeterli bir önlem mi? Neler yapılabilir?" diye sormuş. 30 kişiden 4'ü "Dinozor hâlâ var mı?" diye sorma akıllılığını göstermiş. Geri kalanı eğitimdeki ezber sisteminin sonuçları üzerine tez konusu oluşturabilecek hayret verici yanıtlar vermiş. "Niğde Konuşuyor" programındaki sokak röportajlarını izlerken, güleyim mi, ağlayayım mı bilemedim. Üniversite ikinci, üçüncü sınıf öğrencileri, dinozor neslinin binlerce yıl önce dünyaya çarpan bir göktaşı yüzünden yok olduğundan habersizdiler. Biri dedi ki, "Hep çevreyi ve hayvanları koruyacaklarını söylerler ama hep sözde kalıyor. Hayata geçirsinler de görelim." Sunucu, bir başkasına sordu: "Herkes evine bir dinozor alsa, bu hayvanların nesli kurtulur mu acaba?" Genç kız tereddütlü yanıt verdi: "Tehlikeli olmaz mı biraz? Bence bunun devlet kontrolünde yapılması lâzım..." Bir başkası çok daha "çevreci" bir yanıtla sunucuyu şaşırttı: "Sadece dinozorlar değil, bütün hayvanlar korunmalı. Bence bakanlığın açıkladığı, yeterli bir önlem değil..." Bankacılık okuyan bir gence "Başka nasıl önlemler alınması gerektiği, önerisi olup, olmadığı" soruldu. Genç, "Buna cevap vermek zor. Biz normal şehir hayatında dinozoru nereden görelim?" dediğinde benim başıma bıçak gibi ağrı saplandı. Bir başka üniversiteli genç kızımız ise yine çevreci bir mesaj peşindeydi: "Ormanları yok ettikçe, dinozorların yok olması çok normal." Ama bir süre "şuur kaybı" yaşamama neden olan yanıt, bir başka kızımızdan geldi: "Ben dinozorları sevmem. Nesilleri tükenirse sevinirim. Bana çok itici geliyorlar..." Ne dersiniz? Asıl "nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan", SMS, twitter, facebook üçgeninde sıkışıp kalmış "gençliğimiz" değil mi?